2003 yılı sezon açılmıştı, köpeğimi alıp avın açık olduğu günler sabah ve akşam dolaşmaya çıkıyor ve bıldırcına tüfek atma şansını yakalıyordum. Çünkü safkan Kurzhaarım hava sıcak da kurak da olsa yeter ki kuş olsun bulup bana av yapabilme zevkini yaşatıyor. O konuda çok şanslıyım. Yine sıcak bir ağustos günü sabahı önceden belirlediğim ve hiç gitmediğim, kuşun olduğunu dahi bilmediğim sadece yeryüzü şekillerine ve bitki örtüsüne bakarak uzaktan uzağa seçtiğim bir yere gittim. Arabadan indiğimde arazinin ana yoldan göründüğünden daha muhteşem olduğunu fark ettim. Nefis kuş vardı. Harika av yaptım. Yazlıktaydık döndüğümde arkadaşların geleceğini öğrendim. Hemen kuşları temizledim, onlara enfes bir sofra hazırladım. Gelen ilkokuldan sınıf arkadaşım Yaşar ve çocukları idi. Çok eğlendik, meğer bizim Yaşar da avcı olmuş. Uzun yıllar görüşmediğimizden ben Yaşar’ ın bu özelliğini bilmiyordum. Beni de ava götüreceksin diye tutturdu. Sözleştik göç geldiğinde ava birlikte gidecektik. Nihayet bizim veteriner Evren Cuma akşamı beni aradı Müdür amca yetiş yollar bıldırcın doldu diye. Tabi dayısı Halit’ ide aramış. Halit, Yaşar ‘ ı ben Servet dedeyi (babamın arkadaşı orman fidan lama emekli çavuşu) aradım. Sabah Yaşar bizi topladı. Ben köpeği almadım çünkü mazereti vardı. Sizin anlayacağınız kızana gelmişti. Yağmur akşamdan dinmiş toprak tavlanmış kuş bol. Avlakta tarak dişi avcı kolu ilerliyoruz, biraz avcılarda fesatlık seziyorum. Ama geldik artık altı üstü bıldırcın kimseyi kırmanın anlamı yok. O sırada Yaşar’ ın önünden kuş kalktı. Bodoslama Servet dedenin üzerine Yaşar silahı kaldırdı dede akasını döndü yumuldu. Biz atma diye bağırıyoruz ama kim dinler tüm olmadı bir daha tüm kuş hala gidiyor. Biz donduk kaldık Yaşar hala farkında değil olayın ciddiyetini kavrayamamış. Dede doğruldu “ oğul iyi misin? Yaralı falan değilsin değil mi? “ diyerek Yaşar’ ın sağını solu kontrol etti. Biz başladık gülmeye avı bıraksak mı? Bırakmasak mı? Dede devam dedi. Yaşar’ ı en sağa aldık nasıl atacağını anlattım. Bu son gelişin olur dedim. Önümüze dar bir mısır tarlası çıktı mısırlar gelişmemiş dibini ot bağlamış. Tarlayı bozmuşlar, arkadaşlar tarlaya girdi yürümeye başladılar. Ben dışarıda kaldım sürülmüş tarlada yürüyorum. Onların önünde bıldırcın yürüyor tarlaya çıkıyor beni görünce kalkıyor ve sayemde aşağıya iniyor. Tarla bitti toplandık, Halit “ya dede şunda ki şansa bak biz fıstık gibi tarlada gidiyoruz vurduğumuz kuş yok adam sürülü tarlada bıldırcın vuruyor” diye dert yanınca dede “ evlat adamın iki ayaklı 4 köpeği var tabi vuracak” dedi. Halit uyanamadı hala konuşuyor. Dede “adam yine terbiyeli adam dua et sana alda gel oğlum demedi” deyince başta bizim Halit, millet koy verdi kahkahayı..O gün olumsuzluk yaşamamıza rağmen Servet dedenin olgunluğu ve tecrübesi ile güzel bir gün yaşadık. Yaşar meyhaneci, arabaya gittik soğuk mezeleri bol, bol getirmiş, bir kuş sütü eksik, derenin kenarına oturduk, birimiz ateş yaktı, birimiz kuşları yoldu. Dede mis gibi bıldırcınlı bulgur pilavı yaptı. Ya Yaşar’ ın getirdiği soğuk mezeler, tabi başyemek benim meşhur bıldırcın güveci.
Kafalar hafif çakırlaşınca bu sefer döndük bizim veteriner’e çocuk hizmet ediyor, içki içmiyor, bizim kahrımızı çekiyor, amma ve lakin solak, Yaşar hiç solak avcı görmemiş Evren’e yalvarıyor “şu tüfeği yüzüne al bakacağım” diyor. Evren dayanamayıp “ “Yaşar amca dua etki Servet Dede çelik yelek giymiş “ deyiveriyor. Kim de can kalır. Dede alıyor sazı eline “ben Yaşar bey oğlumun acemi olduğunu bir görüşte anladım, fişeklerindeki saçmaları boşalttım siz rahat olun” diyor. Allah tan Yaşar darılmıyor, bana dönüp “ne zaman ava geleceğiz “ diye soruyor. Dedeye de dede “ sen niye kırmızı şapka giymedin sen suçlusun” diyor. Hep beraber dedenin suçlu olduğuna ve Yaşar’ın ona turuncu bir yelek ve şapka almasına karar veriyoruz. Gün tatlı bir şekilde bitiyor. Yeni sezonda rasgele.
Konu: ÇELİK YELEKLİ AVCI (Okunma sayısı 2887 defa)