Gönderen Konu: BİR AYININ ALTI GÜNLÜK OYUNU-Hayati PİRSELİMOĞLU  (Okunma sayısı 4763 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Recep İLGİN

  • fethiyeli avcı
  • *
  • İleti: 1475
  • Thanked: 14 times
  • www.kayraconstruction.com
    • KAYRA İNŞAAT FETHİYE
BİR AYININ ALTI GÜNLÜK OYUNU



        Eskiden çok eskiden Trabzon Erzincan yolu gine Kelkiti ikiye bölerek ilerler Elbizim, Dededolu, Mahmatlı köylerini geçtikten sonra Sıpanazat köyü önünden sola saparak doğuya yönelir Sadak vadisine girdikten sonra güneye yönelirdi. Bu eski yol daha sonra Barduz’u ve Sipikör köylerini geride bırakarak Sipikör dağları üzerinden Sipikör geçitini aşarak yukardan aşağıya ve hastane tarafından Erzincan’a varırdı. Püske dağı yolu çok sonra açılmıştır. Bir zamanlar Sipikör geçiti Külek boğazı, Kop ve Zigana geçitleri kadar meşhurdu. Halbuki şimde orta yaşlı kimseler içinde bu geçiti bilen veya duyan pek yoktur. Oysaki bu dağlar ve geçiti bende çok kıymetli anılar bırakmıştır.
       Sipikörler üzerindeki 2600 metrelik Kabak tepe ile 3070 metrelik Ahi dağı yeraldığı gibi bunun uzantısı 3537 metrelik Keşiş dağlarına varır. Bu dağlar büyük avlar için başlıbaşına birer avlakdır. Sipikörlerle Keşiş dağlarının önünden geçen Dereyurdu, Gürcüoğlu, Aksu dereleri ile bunlara eklenen bütün kollarda bile şaşılacak kadar çok alabalık bulunurdu. Büyüyen bütün kollar ana dereye eklendikten sonra bir ana dere halini alarak Karasu’ya kavuşur.
       Çok eski senelerde motorlu vasıtalarla Erzincana gitmiyenler ve yeni şöförler o eski arabaların ve şöförlerinin bu amansız Sipikör yolunda neler çektiklerini tahmin edemezler. Biz şimdi Sipikör yolunun eziyetlerini bırakalımda gençliğimde Ahi dağı ile Keşislerde yaptığım ilk ayı avlarımın birinden söz edelim.
       O zamanlar lise talebesi idim. Akrabam İhsan Nemlioğlundan ayı hakkında pek çok şey dinlemiş ve öğrenmiştim. Bir kaç defa da onunla ayı avında bulunmuştum. Artık ayının huyunu suyunu iyi biliyordum. İhsan ağabeyimle Palandökenlerde ve Karagöl dağındaki ayı avlarımız bana bu avın çetin olmadığını göstermiş ve bana büyük cesaret vermişti. Artık tekbaşıma ayı avı avlamak için ben kendime İhsan ağabeyim de bana güveniyordu. Arkadaşsız hatta yanıma çantacı ve yardımcı almadan ayı avı yapmak için içimde büyük heves, daha doğrusu hırs vardı. Önce İhsan ağabeyimle oturup görüştük, nereye gideceğimi, nasıl avlanacağımı ve avda kaç gün kalacağıma karar verdik. O da ısrarım üzerine Sipikörlerle Keşişlerde altı gün kalmamı kabul etti. İlk hedef Sipikörler üzerindeki 3070 metrelik Ahi dağı. Bu dağın batı ve güney yüzünde ve Keşişlere doğru uzanan sırtlarda daha kolay av bulacağımı düşünüyorduk. Hatta Keşişin tepesine kadar gitmeden işi görceğimi sanıyorduk. Hatta istersem ayıdan sonra tekelere de kurşun atabilirdim. Fakat bu avda teke trofelerinin en büyüğü bile umurumda değildi. Hem ayı avı teke avından kolaydı. Çünkü ayı avında teke avında olduğu gibi bütün gün tırmanmağa gerek yoktu. Yeterki ayıların gezinti yerini bulayım. O zamanlar inanın 30.06 ve 270 veya başka amerikan tüfeği bilmiyordum. İhsan ağabeyimin 8.57 vardı ben de babamın Osmanlı süvarisini kullanıyordum. Bizimkiler benim gine İhsan ağabeyimle ava çıktığımı bileceklerdi.
       Sipikör Geçitini aştıktan sonra Kabak tepeden geçerken yakında bir jandarma karakolu vardı. Burada arabadan indim, denk yapılmış eşyalarımı sırtladım ve Ahi dağı yönünde yola girdim. Bu mevsimde dağlarda davar filan olmayacağı için altı günde belki kimseye raslamıyacaktım. Ahi dağının bu yüzü avlanacağım güneydoğu yüzü kadar sarp değildir. Önce kuzey taraftan çıkacak böylece ilerliyerek güney ve doğu yüzlerine geçecektim. Hiç kimseyle karşılaşmıyacağınızı bildiğiniz sarplarla dolu dağlarda kışın yaklaştığı o günlerde altı gün kalmağı hiç düşündünüzmü. Büyük avlara aşkla bağlanmıyanlar böyle yaban bir macerayı göze alamazlar. Halbuki ben bu işe karar verdiğimden itibaren sevinçden uçuyordum.
       Çadırım yoktu, uykutulumunun adını bile duymamıştım. İlk geceyi, ondan sonraki geceler gibi bir taş koltuğunda kıvrılarak geçirdim. Elbetteki bu mevsimde dağlarda geceleri sam yeli esmez. Ertesi gün Ahi dağı tepesine yaklaşırsam oradaki kapalıklarda gecelemek için daha uygun barınak bulacağımı ümit ediyordum.
       Alacakaranlıkla toparlandım, arkamdaki yüke hiç aldırmıyordum. Dağın zirvesine çıkmağa lüzum yoktu. Ayı çıkarsa daha aşağılarda karşılaşırdım. Güneye doğru ilerliyerek kendime bir gözetleme yeri buldum. Ahi dağı ile Keşik sinsilesini ayıran Çamaşır deresine eklenen suların birinin vadisinden yukarıya doğru gelecek ayılardan hiç değilse birini görebileceğimi umuyordum. Gün açtıkdan epey sonra hantal görünüşlü bir ayının abdalca bir yürüyüşle yükselmekde olduğunu gördüm. Onu eldürbünü içine sokunca ensesindeki üç el genişliğindeki kirlibeyaz kısım hemen gözüme çarptı. Bu renge sütlükahve de denebilirdi. Hayvan beni görmüyordu. Yönüne göre benden uzaktı fakat bir deneme yapmak istedim. Destekli tüfeğime iyi sarılıp nişanladım, ne yazık ki kurşunun nereye gittiğini anlamadım. Ayı da böğürerek kaçtı, hemen nasıl kaybolduğuna şaştım. Bu kurşunun sesinden sonra biraz bekleyip ardından yer değiştirmem lazımdı. O gün başka ayı göremedim. Bu dağın eteklerindeki çalılıklarda ahlat aluş ve kuşburnu gibi yaban meyveleri kalmadığından ayıların Keşiş dağı tarafına çekildiklerine karar verdim. O gün Çamaşır deresini çok üsten geçerek güneye doğru Keşiş silsilesinin en yüksek sırtlarından Kertah dağındaki derin olmayan mağramsı bir yerde geceyi geçirdim. Yerim saat erken saatte ayı gözetlemek için çok müsaitti. Gine aynı saatlerde aynı ayı, bu defa da gine bana çaprazlama geçiyordu. Dürbünümle ayıyı kolay tanımıştım. Maalesef gine menzil dışı idi. Ona boşa giden iki kurşu yetiştirdim. Hemen karşı sırta koştum fakat gine nasıl kaybolduğunu anlıyamadım. Yükselmiştir diyerek beyhude aramalar yaptım. O gün durmadan yol alarak Keşişlerin asıl zirvesine yaklaştım. Bu defa dağın doğu yüzünde barınacak yer buldum. Bunun için epey alçalmış Ağır göl yöresine inmiştim. Zaten tepenin o günkü sert rüzgarında nefes almak bile zor oluyordu. Sadece sert rüzgar esiyor fakat havada yağmur yoktu. Sabaha karşı kaldığım yerden çıkıp yükselerek uygun bulduğum bir yerde taşlarla güme yaparak içine girdim. Gün açtıkdan epey sonra o ensesi kirlibeyaz ayı gine göründü. O sarsak yürüyüşlü hayvan tüfek patlar patlamaz yıldırım hızı ile kayboldu. Bu defa kaçtığı yönü gördüm ve dürbünle onu bir hayli izledim. Fakat arkasından gidip onu bulmak mümkün değildi. Ayni gün başka iki ayı daha görmüş fakat onlara tüfek atamamıştım.
       Dördüncü gün Keşişlerin sırtını aşarak batı yüzüne döndüm Buradan Karasu vadisi ve onu çevreleyen ova görünüyordu. Aynı sırtlardan daha önce ve daha sonra da Munzurların hırçın ve haşmetli manzarasını uzun zamanlar seyretmiştim. Bazı kimseler ayıdan bahsederken ona (kocaoğlan) derler. Maalesef bu hatayı ben de yapmıştım. Halbuki şimdi bu mert hayvana bu şekilde hakaret edilmesine üzülmekteyim. Hele onların burunlarına halka takılarak o hayvanlara eziyet etmeleri ve bu şekilde onları sokak sokak dolandırmaları bana azap verir. Hatta ben onların hayvanat bahçelerinde kafeslere kapatılmalarına da razı değilim.
       Evet dostumla gine karşılaştım. Gine menzile girmişti, gine kurşunum ve ümidim boşa gitmişti. Beşinci gün tekrar Kertah tarafına dönerek orada gecelemiştim. O sabah dostumla gine karşılaştım. Bu defa mesafe uygundu fakat kurşun atmadan yok olmuştu. Velhasıl beşinci gün onun boşuna böğürmesini bile duyamadım. Biliyorsunuz ayıya atılan mermi isabet etse de etmese de ayı mutlaka böğürür. Beş gündür karşılaştığım ayının hep aynı olduğuna emindim. Bundan en ufak şüphem yoktu. Çünkü beş gün gördüğüm her ayının hep aynı boyda olamayacağı gibi Sipikör dağlarından Keşişlerin tepesine kadar bütün ayıların enselerinde 2-3 el genişliğinde kirlibeyaz kesimin bulunması imkansızdır. Siz de olsanız 50 ayı içinde onu kolayca bulup çıkarabilirdiniz. İşin garip tarafı ona ilk günden beri tüfek attığım halde bu yöreden uzaklaşmamıştı. Her gittiğim yerde hayvan bana selam verip kaçıyordu. Esasen bu avlakda hergün 5-6 ayı görmem lazımken Ahi dağından beri bir ayı ile oyalanmıştım. Sadece üçüncü gün uzakdan geçen iki ayı görmüştüm. Beşinci günden sonra yerimi değiştirmedim. Bakalım dostum yarın sabah da endamını bana gösterecekmi? Bu kadar gün karşımdaki Munzur dağlarına gidip kalabilseydim herhalde İhsan ağabeyimin karşısına daha bir başka neşeli çıkabilirdim. Zamanım doluyor altıncı gün başlıyordu. Dostum gine yan vadiden yüskeldi, yükseldi, pusu kurduğum yere şöyle bir baktı, belki de bana öyle geldi, az duraklar gibi yapmıştı. Ben daha evvel gümeden çıkmış başka bir kayalığın arkasından onu dürbünle izliyordum. Güneş etrafa yeni çalıyordu. Atış için aramız çok uzaktı. O yükselişi sürdürdü ve arkası bana dönük tırmanışa devam etti. Meydana çıkıp onu izlemenin faydası yoktu. Onu sadece dürbünle izliyordum. Dostum bir kaya koltuğunun altına girerek görünmez olmuştu. Epey bekledim taşın hiç bir tarafından çıkmadı. Onun kayası çok yüksek değildi. Fakat arkasındaki kayalara üsten bile çıkılamazdı. O sabah rüzgar hafiflemişti. Fakat öğleye doğru artacağı belli idi. Hemen, ona nasıl yanaşacağıma karar verdim. Onun solundan ve benim bulunduğum yerden kuzey yönünde ilerleyerek ondan uzaklaşacak sonra vadiden yükselerek onun hizasını biraz yukardan geçip tam üzerine doğru yürüyerek yanaşacaktım. Planım iyi içim rahattı. Bu av şekli yani bu ayıya yaklaşmak için ikinci bir arkadaşa ihtiyaç yoktu. Ona, hemen 10 metre yaklaşana kadar beni göremeyeceğini sanıyordum. Ne yazıkki yattığı taşa yaklaşıpda ona merhaba demeden onun beni hissederek aşağıya doğru kaçmakta olduğunu gördüm. İyiki henüz menzil dışına çıkmış sayılmazdı. Mekanizmalı silahımla ona çabuk çabuk iki kurşun soktum. Kurşunun biri orkestrasından girmiş öbürü de canını almıştı. Onu tekbaşıma ne kadar zamanda yüzdüğüm mühüm değil, mühim olan ben hangi yolla ne kadar zaman içinde Trabzona dönmek için vasıta bulacaktım. Ağırlaşan yükümle buradan Sipikör yolundan dönemezdim. Bu yolu bir tarafa bırakınca izleyebileceğim ve beni insanlara kavuşturacak üç yol kalıyordu. Güneydoğudan ilerleyerek ve Keşişin bütün zirvelerini aşarak Cinin köyüne inmek, ikincisi bulunduğum yerden epey geri gelip Gabruşu mezrası ve Kertah köyü yolu ile Döğert madensuyunda Erzincan Mutu Şosesine inmek. Üçüncü yol ise Ağır gölü gören sırtlardan geçip Kavak ve Esperek köylerine kavuşarak halkının çoğu Şerahlı olan Balıklı köyünde selameti bulmak. Hem bu yol etrafında karakeçilere rastlayabilirdim. Bu yol uzun olmasına karşı belki rahattı fakat oradan memlekete dönmek için canlı veya motorlu araç bulmak pek çok güne bağlı olabilirdi. Bu üç yolun her şeyini hesap ederek düşünüp ikinci yola karar verdim. Çünkü Bögert maden suyunda yola inince yandaki değirmene gelen yük hayvanlarından yararlanıp hiç değilse Erzincan’a gidebilirdim.
       Bögert madensuyu binasının duvarına yaslanıp yerde oturduğum zaman ayak bileklerimden çok sırtım ve omuzlarım ağrımıştı.



Hayati Pirselimoğlu
 
 


 

Recep İLGİN Cep Tel:05327779355
1978 Fethiye - MUGLA  ''Beni Öldürmeyen Darbe Herdefasında dahada ÖLÜMSÜZLEŞTİRECEKTİR''

 

Çevrimdışı Ş.Burak SEZER

  • DUCK HUNTER
  • Avlak Yönetici
  • *****
  • İleti: 6258
  • Thanked: 194 times
Ynt: BİR AYININ ALTI GÜNLÜK OYUNU-Hayati PİRSELİMOĞLU
« Yanıtla #1 : 19 Ekim 2009, 00:17:26 »
Avcılık dediğn bu dur işte....Zor şartlarda yapılan bu av şimdiki arabaların üzerinden yapılan avlarla kıyaslanamaz bile......
YAnlız lise yıllarında da ayı avına gitmek iyi cesaret........
PAylaşım için teşkler Recep abi....
Ş.Burak SEZER 
1988 SAMSUN


 

Çevrimdışı Recep İLGİN

  • fethiyeli avcı
  • *
  • İleti: 1475
  • Thanked: 14 times
  • www.kayraconstruction.com
    • KAYRA İNŞAAT FETHİYE
Ynt: BİR AYININ ALTI GÜNLÜK OYUNU-Hayati PİRSELİMOĞLU
« Yanıtla #2 : 26 Ocak 2010, 02:50:21 »
bende teş. ederim okuduktan sonra zevk aldım ve paylaşmadan geçemedim
Recep İLGİN Cep Tel:05327779355
1978 Fethiye - MUGLA  ''Beni Öldürmeyen Darbe Herdefasında dahada ÖLÜMSÜZLEŞTİRECEKTİR''

 

Çevrimdışı Ömer ASKAN

  • *
  • İleti: 106
Ynt: BİR AYININ ALTI GÜNLÜK OYUNU-Hayati PİRSELİMOĞLU
« Yanıtla #3 : 26 Ocak 2010, 10:59:03 »
ovada bıldırcın vurduk diye övünüyoruz bizde :) gözümde canlandırmak zor olmadı yazılanları. cok hoştu...
Ömer ASKAN
1977-Ankara

www.benimevimemlak.com
 

Çevrimdışı Halil ARIK

  • Müdavim Üyemiz
  • ***
  • İleti: 1250
  • Thanked: 52 times
Ynt: BİR AYININ ALTI GÜNLÜK OYUNU-Hayati PİRSELİMOĞLU
« Yanıtla #4 : 13 Şubat 2010, 16:15:18 »
güzel paylaşım emeğinize sağlık
halil arık
1984 afyonkarahisar
5464458072
Türk`ü,Türklüğü,Vatanı sevmek faşistlikse, Hitler yanımızda komünist kalır..
 

Çevrimdışı İsmail TUNCER

  • *
  • İleti: 168
  • Thanked: 9 times
Ynt: BİR AYININ ALTI GÜNLÜK OYUNU-Hayati PİRSELİMOĞLU
« Yanıtla #5 : 24 Nisan 2010, 21:46:19 »
Sayın satış yöneticisi İlgin.Pirselimoğlunun av kitabından bir sayfa yayınlamışsınız.Şimdi bu kitabı okumayan genç nesil avcılar tabiiki adama saygı duyarlar.Ama av anıları kitabının tamamını okuyanlar.Birazda vicdan sahibi iseler.Bu kişinin karda uçmaya zorlanan kanatları buz tutmuş 100 ün üzerinde kekliği bir günde vurduğunu anımsarlar.Bu kişi vicdan sahibi bir avcı değildir.Gerçek avcılık vicdan işidir.Sizler bu sitenin yöneticileri olarak avcılara vicdanlı olmalarını önerin bir av hayvanı katliamcısının anılarını yayınlamayın.Sizin genç nesil avcılara bu kitabın tamamını okumasını önerin bakalım ozaman neler söyleyecekler neler yazacaklar bu sitede sevgiler.
ismail tuncer
 (butik)

1952 Biga-Çanakkale-İstanbul
 
The following users thanked this post: Özkan ÇETİN