TURKIYE AVCILARI VE ATICILARI FORUMU
GRUPLARA DAHiL OLMAYAN BÖLÜMLER => AVCILAR KIRAATHANESİ => Konuyu başlatan: Zafer KESENDURAN - 08 Temmuz 2010, 15:11:25
-
İşgal yıllarının sonları henüz insanlarımız yoksulluk içinde savaştan çıkmış olmanın bitkinliği ile yaşam mücadelesi vermeye çalışıyor. Yerli rumlar gideli çok olmamış hala bıraktıkları bağlarda üzümler toplanmamış bazı yerlerde tarla tımarları yarım evleri boş velhasılı izleri çok taze.Buralarda insanlar savaş öncesi yerli rumlarla hiçbir sorun yaşamadan yıllarca geçinmişler birbirlerine faydalı olmuşlar şu anda dağlarımızdaki zeytin aşılarını yapmayı onlardan öğrenmişiz ve onlar tarafından yapılmışlar,yerli halk genelde hayvancılıkla uğraşmış rumlar bağ yetiştirmeyi çiftçilik yapmayı tercih etmişler. Ülke işgal edilmeye başladığında yunanistandan kötü amaçla gelen başı bozuk rum askerleri ve yağmacılar bütün düzeni alt üst ederek halkımıza zulüm yapmaya başlamışlar ve yerli rumlar da dahil olmak üzere tüm kasaba sakinleri kötülüğe maruz kalmışlar işte bu zorlukların yaşandığı dönemde kasabada genç bir avcı vardır bu avcının adına Meto denmektedir avcı Meto işgal yıllarından önce çok gençtir anlatılanlara göre orta boyda çok zayıf olmıyan esmer tende bir gençtir çoğunlukla hayvan peşinde çobanlık zeytin zamanı zeytin hasadına giden genelde belli bir işi olmıyan bir gençtir yunan işgalinden önce rumların ve türlerin birlikte yaşadıkları zamanlarda kendinden yaşça büyük bir rum arkadaşından avı öğrenir tüfeği öğrenir devamlı bu arkadaşıyla gezer birlikte işe giderler çok iyi anlaşırlar ekmek ve paranın kıt olduğu o yıllarda tabiiki av malzemeside bulmak imkansız gibi bir şey bazen dolmanın sadece bir gözünü dolduracak kadar malzeme bulunur ve o bir sıkıyı ava atabilmek için ikisi birden bir tüfek ve bir sıkı ile av peşine giderler zaten kuşa tüfek atmak yok sadece tavşana tüfek atılacak oda her tavşan değil sadece pozisyonlu kalkan tavşana meto bu arkadaşından tavşanın nereye yatacağını nasıl avlanacağını çok iyi öğrenir çünki vurulan av gerçek ihtiyaç için avlanmaktadır ve hataya yer yoktur akşama tencereyi sadece tavşan doldurabilir.
Meto uzun yıllar kasabanın en eski ve en hızlı avcısı olarak anılır çok avcı yetiştirmiştir isminden hala söz edilen yerel avcılar onun çırağıdır.
Zaman geçtikçe imkanlar genişler çakmaklı kırma tüfekler gelir malzeme kısmende olsa bollaşır ve uzun yıllar anılarla dolu unutulmaz avlar yaşanır hala günümüzde bu eski avcıların anıları anlatılır. Bir gün Meto ve yeni yetişmekte olan bir avcı arkadaşıyla tavşan aramaya giderler aramaya diyorum çünki tavşanı gözle arayarak bulduğu söylenir günümüzdede bir kaç avcı aynı yöntemle tavşan avı yapabilmektedir neyse bir bölgeye gelirler hava nın esintisi yerin örtü yapısı sıcak ve serin olması unsurlarını gözden geçiren meto arkadaşına burayı arayacağız ama çok iyi bak yavaş gez benden uzaklaşma der ve on metre arayla zigzag yaparak aramaya başlarlar bir müddet sonra meto yorulur ve arkadaşına ben ağacın altındayım sen devam et der acemi arkadaşı sıcaktan bezmiş halde umutsuz bir şekilde devam eder meto onu seyreder bir kaç defa karşıdan ikaz eder şurası kaldı dön şuraya da bak der ama nafile acemi avcı umutsuz iyi aramaz meto sıkılır oturduğu yerden bağırır dön alt tarafın kaldı oraya bak demeye kalmadan tavşan yılan gibi süzülü verir gevenin arasından erkek tavşan bir o yana bir bu yana avcıda bir sağına bir soluna yallah Meto gene bağırır ahh ulenn ahh buldun acemi avcıyı kaçarsın sorarım ben sana.
Gene avdalar bu sefer tam tersi bir yere giderler arar tarar avlanırlar hava sıcak ekinler yeni biçilmiş desteler tarlada tarla kenarından tepeye doğru sararlar yer geven tozlu bastığınyerden tozlabirlikte sanki alev çıkıyor av gene tavsan avı bir yer tespit eder Meto orayı arayacağız kestirdiği yere gidinceye kadar dönümlerce yer vardır hayır hiç bir yere bakmaz o hedefini tespit etmiş bir kere tavşan o iki dönümlük geven in içinde belki bir kilometre yürürler boş boş vardıklarında arkadaşına tavşan burada dikkatli olalım emeğimiz boşa gitmesin beraber gezelim birimiz kaçıracak olsa birimiz atsın av mutlaka ele geçsin.Başlarlar aramaya zig zag git gel sanki çakı düşürdüler arada sırada şakalaşırlar yeğmiyeyle işe gitsek bu kadar emek çekmeyiz ne bu be der gülüşürler oraya buraya derken metonun gözüne çarpar meşe gözlü tavşan ilk bakışta sadece gözleri belli olur göz alışınca gevenin içindeki siluyeti belirginleşir karınca yuvası gibi görünür karşıdan meto ıslıkla arkadaşını uyarır o da fark eder avı tabiiki avda onları birden yerden çıkarmışçasına uzar geçen senenin göceni Metonun gözü tavşanda parmağı sağ çakmağın tetiğinde birden çakmak kurtulur tetikten ve av teslim eder kendini koca avcıya avın başına gelince ben sana söylemedimmi hınzır buldun geçen gün acemiyi kaçarsın hadi şimdide kaç bakalım der sanki kaçan aynı tavşanmış gibi.
Metonun hikayeleri çoktur bir sürü anı fakat bir anısı vardırki bu Metoyuda anlattığı avcılarıda derinden yaralamıştır.
Meto yaşlanmış ava zor gider hale gelmiştir bir gün avcı arkadaşlarıyla hoş beş ederlerken sizlere bir şey anlatacağım der ve toplar arkadaşlarını başına
İşgal başlamadan önce ben daha henüz delikanlı çağlarımdayım ustam bir rum avcı hem birlikte işe gider hem de fırsat bulunca ava giderdik çok şey öğrendim ondan bana sadece ihtiyacın kadar av vurmalısın fazlasını ne saklıyabilirsin nede yiyebilirsin bunu sakın unutma derdi ve her avdada bir tavşandan fazlasını vurmazdı.
İşgal bitipte zaman içinde bazı şeyler düzelmeye başlayınca kısa zamanda normal hayatımıza geri dönmeye başlamıştık iyi kötü mahsül çıkarabiliyor satabiliyorduk şehire gidenlere malzeme aldırıp avada başlamıştım av bol ne zaman istersen git vur bir tavşan veya keklik gel hemde hemen kasabanın etrafında uzağa gitmeye gerek yok ama şeytan dürttü işte yaptım bir hata ömrüm boyunca bu hatanın ezikliğini hissettim ama olmuştu bir kere geri dönüşü yok.
Hani bizim ada var ya akarca adası diyerek anlatmaya başlar Meto içindeki acı anısını. Biz ustam ve bir çok ırgatla adaya çalışmaya giderdik adada bir yerli rum vardı neredeyse adanın tamamını elleriyle kaza kaza bağ yapmıştı yaşlı rum. Ada hertarafından hakim rüzgar aldığından çok iyi üzümler yetişirdi adaya çok sığ bazen deniz kabardığında derinleşen taşlardan oluşmuş gayet bozuk bir kurşun çalımı mesafede bir yoldan ulaşılır herzaman geçilmez ama rum daima o küçük adadaydı ve orada yaşardı vakti zamanında adaya ana karadan bir kaç yavru tavşan yakalayıp atmış onlarda çok çoğalmışlardı biz çalışmaya gittiğimizde bağların içinden kalkıp biraz ötede gene yatarlardı ama çok diyorum çok tavşan vardı dedim ya şeytana uydum bir gün sabah erkenden eşeğe keletirleri sardım tüfeği ve bulabildiğim kadar barut ve saçma ile adaya vardım yol neredeyse komple meydandaydı eşek dizlerine kadar bile ıslanmadan geçti adaya. Bakımsızlıktan bozulmuş bağların içi neredeyse göbek boyu sarı ot nerede ihtiyar rumun bıraktığı bağ nerede şimdiki bağ diye söylendim dolma tüfeğimin iki gözünüde doldurdum başladım gezmeye daha on metre gitmeden bir tavşan vurdum gene doldurdum gene vurdum gene gene gene derken neredeyse keletirlerin ikiside tavşanla dolu vaziyette geri döndüm o kadar tavşanı eşe dosta dağıttım ve hala yaptığım hatanın ne olduğunu anlamamıştım bana göre ada ulaşılması güç bir yerdi uzaktı herzaman gitmeyeceğim bir yerdi oradaki tavşanın yaşamasının bana faydası yoktu bir kerede avın tamamını alıp getirmenin bir sakıncasını görmüyordum ustamın öğrettiklerinin dışına cıkmıştım o an onun bir hata olduğu aklımın ucundan bile geçmemişti ancak çok geçmeden bunun ne denli bir hata olduğunu bu katlıyamın izah edilecek hiç bir yanı olmadığını anladım vicdanım gün geçtikçe beni rahatsız eder olmuştu bu gün bunları sizlere anlatırken bile yıllar geçmesine rağmen pişmanlığım ve vicdanımın verdiği acıyı hissediyorum....
Arkadaşların hiçbirinden bir yorum çıkmadı daha yaşlı olan avcı usulca sandalyesinden kalkarak sessizce uzaklaştı bir diğeri başıyla görüşürüz der gibi bir hareketle uzaklaştı ve diğerleride kalktılar bir daha bu konu arkadaşlar arasında asla konuşulmadı
Meto bu gün bile iyilikleri, hataları ve av anılarıyla hala anılır ne kadar hızlı bir avcı olduğu ne kadar seri tüfek atabildiği ve vurduğu avlarla anılır
Gelmiş geçmiş tüm avcılarımızı rahmetle anıyorum.
Zafer KESENDURAN
-
Çok güzel bi yazı, Ellerine sağlık Zafer abi.
-
Abi emeğine sağlık çok keyifle okudum. Butün avcıların bilinçli avcılık yapması bakımından çok güzel bir paylaşım olmuş ibret alınması gerekilen bir öykü Akhisardan selamlar abi
-
teşekkürler zafer bey,
güzel bir yazı, alınacak dersler günümüz avcılığına rehber olmalı
avcılığın tarihçesinin en önemli unsuru bu yazıda saklı.
ihtiyaçtan dolayı, insanlığın var olmasıyla başlayan avcılığın günümüzdeki durumu içler acısıdır.
ayrıca nostalji köşesi için teşekkür ederim.
-
Çok güzel bir yazı, Ellerine emeğine sağlık Zafer abi.
-
Teşekkürler Ağbi
Günümüzde Usta Avcı olmak önce kafada bitiyor sonra atıcılık ve av vurmaya sıra geliyor,
Kaçan av bizim avımızdır rast gele
-
Çok güzel bi yazı, Ellerine sağlık Zafer abi.
-
eline sağlık usta...
-
Kardeşim ellerine sağlık bitmeyeçek gibi avlananlar şimdi hatıra olarak anlatıyor.Denizin sonu göründü.
-
Çok güzel bi yazı, Ellerine sağlık Zafer abi.
-
Çok güzel bi yazı, Ellerine sağlık Zafer abi.