TURKIYE AVCILARI VE ATICILARI FORUMU
GRUPLARA DAHiL OLMAYAN BÖLÜMLER => AVCILAR KIRAATHANESİ => Konuyu başlatan: Ahmet ŞAKİROĞLU - 23 Aralık 2011, 13:20:16
-
SÜMBÜLZADE VEHBİ EFENDİ
Aşağıdaki şiir, edebiyat tarihimizin saygın şahsiyetlerinden Sümbülzade Vehbi Efendi'nin müstesna bir eseridir. Şiirin hikayesi ise şöyle: Bir gün padişah Vehbi Efendi'yi yanına çağırır ve: "Bana öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin" der. Ve işte sonuç aşağıda:
Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
* * *
Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.
* * *
Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.
* * *
Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
* * *
Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
* * *
Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.
* * *
Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarıda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.
* * *
Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
* * *
Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
* * *
Sen her zaman gelesin, ben Vehbi'ye veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümesselam.
-
Şakiroğlu, alem adamsın vallaha gülmekten şiiri bitiremeden sana yorum yazıyorummm.. Ofistekiler gülen suratıma bakarak hayırdır abiii ne oldu diyorlar şuan ....
Güzel paylaşım....
-
Şakiroğlu, alem adamsın vallaha gülmekten şiiri bitiremeden sana yorum yazıyorummm.. Ofistekiler gülen suratıma bakarak hayırdır abiii ne oldu diyorlar şuan ....
Güzel paylaşım....
:D :D :D :D
-
:D :D :D :D
-
VALLA SÜPER YAZMIŞ SÜMBÜLZADE VEHBİ EFENDİ..
-
VALLA SÜPER YAZMIŞ SÜMBÜLZADE VEHBİ EFENDİ..
Bende adamın birine buna benzer bişi yazdım ama 2 satırdada kellem gider dengeyi kuramadım :D :D :D
-
Uzun zamandır bu kadar gülmemiştik, paylaşım için teşekkürler...
-
;D ;D ;D ;D ;D ;D durduramıyorum kendimi ;D ;D ;D ;D ;D ;D ;D
-
paylaşım için çok teşekkürler zaten biliyordum ama genede hatırlamak çok hoş oldu allah da sizi güldürsün vehbi efendi de nur içinde yatsın
-
paylaşım için çok teşekkürler zaten biliyordum ama genede hatırlamak çok hoş oldu allah da sizi güldürsün vehbi efendi de nur içinde yatsın
Abi bende okuyup okuyup gülüyorum :D :D
-
Bir beyit de ben ekliyecektim ya, Sümbülzade değilim. Mani oluyor halimi takrire hicabım :) La havle.
-
;D :D ;D :D ;D
-
Harika bir paylaşım Ahmetcim
bir nebze olsun diğer konulardan koptuk
eline sağlık
RASGELE
-
(http://f1205.hizliresim.com/x/r/6jtlv.gif) (http://bit.ly/c25MCx)
PADİŞAH SONRADAN Bİ AKIL DÜŞÜNMÜŞTÜR. :) ;) :D :D :D :D :D
-
Harika bir paylaşım Ahmetcim
bir nebze olsun diğer konulardan koptuk
eline sağlık
RASGELE
:D :D
-
Adaş güncelleyelim :)
-
Adaş güncelleyelim :)
:D :D :D :D
-
ödülmü verdi yoksa öldürdümü acaba? ;D,paylaşım için teşekürler ahmet ,tekrar tekra okuyunca daha iyi anlıyor ve dahada güldüm ;D
-
Sünbülzade Vehbî (1718?, Maraş - 29 Nisan 1809, İstanbul), 18. yüzyılın dîvan şairlerindendir. Asıl adı Mehmet olup, Maraş'ta 'Sünbülzadeler' olarak anılan ailenin bireylerindendir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1789 yılında Şeyhülislâm Mehmet Kâmil Efendi için yazdığı kasidenin bir beyitinde, yaşının yetmişe ulaştığını ifade ettiğinden yola çıkarak, doğum tarihi 1718 olarak tahmin edilmektedir.
Dedesi Maraş'ın ünlü müftülerinden Mehmet Efendi, babası ise kendisi gibi şair olan Reşit Efendi'dir. Şairin doğduğu tahmin edilen yıllarda, yine dönemin ünlü bir başka şairi Seyyit Vehbî, Halep'te kadı vekilliği yapmaktadır ve şairin babası Reşit Efendi'de onun yanında görevlidir. Seyyit Vehbî'nin isteği ile Reşit Efendi oğluna ' Vehbî ' adını vermiş, şair de zaman içinde bu adla ünlenmiş ve bu adı mahlas olarak kullanmıştır.
Tam bir bilgi olmamakla birlikte Vehbî'nin çocukluk ve gençliği Maraş'ta geçmiş, medrese eğitiminden sonra İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'da devrin ileri gelen kişilerine kasideler ve tarih düşürerek yazdığı dizeleri sunarak ünlenmeye başlamış ve Rumeli kaleminde çalışırken kadılık görevine getirilmiştir. Dönemin şairlerinden arkadaşı Sürurî'nin ' Hezeliyyât ' adlı yapıtında yazdığına göre Vehbî, Yaş, Bükreş, Eflâk, Boğdan ve Siroz gibi yerlerde uzunca bir süre kadılıklarda bulunmuştur.
Güzel yazı yazma ve anlatımdaki becerisi dikkate alınarak, kendisine devletin resmi yazışmalarını düzenleme görevi verilmiş, bu görevindeki başarısı sonrasında da, 1768 Rus seferi sırasında mali işler sınıfına atanmıştır. Bu görevdeki yedi yılın ardından ve iyi derecede de Farsça bilmesi nedeniyle 1775 yılında I. Abdülhamid tarafından İran'a elçi olarak gönderilmiştir. Buradaki görevi sırasında Bağdat Valisi Ömer Paşa ile aralarındaki anlaşmazlık Abdülhamid I'e ulaşır. Ömer Paşa'nın Padişaha ulaştırdığı olumsuz rapor üzerine Vehbî'nin idamına karar kılınır. Ancak çok yakın dostlarının kendisine önceden ulaştırdığı haber üzerine Vehbî, gizlice Bağdat'tan İstanbul'a gider. Yine yakın dostlarının yardımlarıyla Padişaha kendisini affettirir ama uzun bir süre işsiz kalır. Sonunda dönemin Sadrazamı Halil Hamit Paşa'nın yardımıyla tekrar kadılık görevine döner.
Vehbî, bir süre Rodos kadılığı yapar, sonra Avusturya seferi sırasında ordunun kadı vekilliğine atanır. Ordu ile birlikte Edirne, Sofya ve Niş bölgelerinde dolaşır ve ardından 1788'de Eski Zağra kadılığı görevini üstlenir. Burada şair arkadaşı Sürurî'de kendisine kâhyalık görevinde bulunur. Eski Zağra'da görevli olduğu sırada çok kötü olaylar yaşamış, hatta bir süre tutuklu kalmıştır. Bu arada Sürurî ile arası açılır ve onun yazdığı bir hiciv sonrasında Vehbî görevinden alınır. Ancak dönemin Padişahı III. Selim'e sunduğu dîvan sonrası affedilir, önce Manisa'ya sonra Siroz'a kadı olarak atanır.
Sünbülzade Vehbî'nin son kadılık görevleri Manastır ve Bolu'dadır. Bolu'dan sonra İstanbul'a dönen, ancak seksen yaşını da geçen şair, nikris (mafsal romatizması) hastalığına yakalanır, yatağa düşer, gözleri görmez olur ve bilincini kaybeder. 29 Nisan 1809 tarihinde de bu dünyadan göçer. Tarihi kaynaklar, mezarının İstanbul Edirnekapı dışında olduğu üzerinde birleşirler, ancak yeri belli değildir.
-
paylaşım için çok teşekkürler zaten biliyordum ama genede hatırlamak çok hoş oldu allah da sizi güldürsün vehbi efendi de nur içinde yatsın
-
:D :D :D :D :D :D :D
-
Hala her okuduğumda gülüyorum :) :)
-
Kulaklarından tutam kısmını okudukça gülüyorum..adaş nereden buldun bu şiiri :)
-
Kulaklarından tutam kısmını okudukça gülüyorum..adaş nereden buldun bu şiiri :)
Abi Universite yılları unutulmaz...Her çeşit insanlarla tanışırsınız...Ben Japon Dili Ve Edebiyatı mezunuyum...Yola keçi sakallı japon ihtiyarların yazdığı şiirlerle çıktık.Dil tarih bölümündeki arkadaşlar bu tarz şiirlere eski tarihi olaylara meraklılardı.Biz onlara japonca şiir okurduk onlarda bize osmanlıca arşivinden okurlardı..Daha jilatini açılmamış ne şiirler var :D :D
''Bokuno maeni miçiwanai''
''Bokuno maeni miçiwa dekiru''
''Haa shizen yo çiçi yo''
''Boku kara meo hana sasaite mamouru sate yo'' ;D ;D ;D derdik onlarda bize
Kulaklarından tutam dibine kadar sokam
Şahtiyenden çizmeyi olasın revan'' derlerdi.... ;D ;D ;D
-
süper
-
Alem adamsınız ya,iyi geldi valla ;D ;D ;D ;D ;D
-
Abi Universite yılları unutulmaz...Her çeşit insanlarla tanışırsınız...Ben Japon Dili Ve Edebiyatı mezunuyum...Yola keçi sakallı japon ihtiyarların yazdığı şiirlerle çıktık.Dil tarih bölümündeki arkadaşlar bu tarz şiirlere eski tarihi olaylara meraklılardı.Biz onlara japonca şiir okurduk onlarda bize osmanlıca arşivinden okurlardı..Daha jilatini açılmamış ne şiirler var :D :D
''b..uno maeni miçiwanai''
''b..uno maeni miçiwa dekiru''
''Haa shizen yo çiçi yo''
''b..u kara meo hana sasaite mamouru sate yo'' ;D ;D ;D derdik onlarda bize
Kulaklarından tutam dibine kadar sokam
Şahtiyenden çizmeyi olasın revan'' derlerdi.... ;D ;D ;D
Seninle ikimiz ördeğe gitsek gülmekten tüfek atamayız..
-
Seninle ikimiz ördeğe gitsek gülmekten tüfek atamayız..
Valla abi sabah bakıyoruz soğuk,kuşta yok,ısınmak için düdükleri çıkarıp çiftetelliye devam :D :D :D Tüfek atmakta sıkıntı yokta vuramayınca sen filme bak avı bırakın valla ;D ;D ;D
-
Osmanlının en büyük özelliklerinden birisini görüyoruz bu şiirde...zira Osmanlının tarihinde 4.500.000 e küsür edebi eser vardır.. Osmanlının edebitaya ve sana düşkünlüğü her dönemindeki şairlerinden ve yazarlarından bellidir.. padişahlarından kapukullarına kadar hemen hepsi hem şiir yazabilecek hassasiyetde bir ruhhaline sahip iken aynı şekildede kılıç kalkanla şavaşlara atılabilcek cesur ve gözü pek insanlardı... ecdat nur içinde yatsın...
ve rahmetli...Mehmet akif Ersoyun ecdadımızla ilgili söylediği sözle son veriyim...
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı,hatta boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiçolmazsa yanımdan kovarım.....
Mehmet Akif Ersoy
-
Ben padisah siiri okuduktan sonrasini merak ettim