TURKIYE AVCILARI VE ATICILARI FORUMU
GRUPLARA DAHiL OLMAYAN BÖLÜMLER => AVCILAR KIRAATHANESİ => Konuyu başlatan: Oğuz BABAÇOĞLU - 13 Ağustos 2012, 06:39:24
-
Sevgili Dostlar,
Avın açılmasını sabırsızlıkla beklediğimiz şu sıcak günlerde soğuk bir kış günü hikayesi iyi gider diye düşündüm. Hastalığım sebebiyle uzun süredir yazamamıştım. Uzatmadan gelelim hikayemize.
1991 yılı, soğuk bir kış günü. Kar, buz, hava raporları tüm yurdun karla kaplı olduğunu duyuruyordu. Ancak Ege’de her zamanki gibi kar yok, buz çok. Avcıların ava gitmek için kanının kızıştığı günlerdi.
Babam hep şöyle der: “Kış gelince yakacak odun kömüre verecek paramız yoktur cebimizde, ama soğuklar gelse de lökeşe avlasak diye dua ederiz.” Eh ne demişler “İnsanın akıllısına savcı derler, aptalına avcı.” :) :) :)
Hava nasıl olursa olsun o gün dualarımızın kabul olduğu gündü. Apo Abi , ben, Suat Abi, Mehmet Binbaşı, Egsozcu Engin Abi ve bagajda iki köpekle bizim yaşlı 51 model Hilman’a dolduk Söke’ye gidiyoruz. Aldığımız habere göre tarla arasındaki kanalların sazlıklarına müthiş lökeşe atmış. Benzinlikte mola verdik erkenden. Rüzgar kulaklarımıza zımpara çekiyor.
Uzatmayalım vardık Söke’de Menderes kenarındaki meramıza. Durduk. Suat Abi dedi ki “Acele etmeyin arabayı bir yanaştırayım.” Manevra yaparak geri geri gelirken arkadaki bir çukuru görmemiş. Çukura girer girmez TRAK! Diye bir ses. Araba çöktü kaldı.
İndik aşağıya bakıyoruz acaba ne oldu diye. Arabanın sol arka lastiği çamurluğa dayanmış şekilde araba komple çökmüş durumda. Neyse krikoyu vurup kaldırdık. Amanın! Olacak şey değil! Arabanın makası tam ortadan kırılmış. Herkes büyük bir şok içinde… Ne yaparız, ne ederiz, arabayı nasıl çektiririz diye kara kara düşünüyoruz. Tabi hepimiz Suat Abi’den tarafa dönüp “ Ne yapacağız?” dedik. Elleri ceplerinde şöyle uzun uzun uzaklara bakıp düşündü. “Ben bir cuğara içeyim. Siz tüfekleri alın.Köpekleri indirin. Önce avımızı yapalım. Sonra ne yapacağımıza karar veririz.” dedi. Tüfek elde setten setten düşünceli düşünceli yürümeye başladı. Aldık tüfekleri biz de arkasından…
Tarlaların çoğu sürülmüş ama kanalların içindeki sazlıklardan bıldırcınlar fırlamaya başladı. DAN; DUN! Düşen düşüyor, kaçabilen kaçıyor.
Kalabalık ördek alayları geziyor ama bize yaklaşmıyorlar. Suat Abi dedi ki “Kanalın etrafında 5 kişi olmuyor. Onlar 3 kişi kanalları gezsinler, gel biz Menderes’in kenarına gidelim. Mutlaka ördek vardır.”dedi.
Nehrin kenarına gelir gelmez bir ördek alayı kalktı ama yeşilin bir tanesi güzel balonlama yaptı. DAN DUN! O kadar ördeğin içinden ikimiz de aynı ördeğe atmışız. Bir tane daha kalktı onu da indirdik. Ancak karşıya düştü alamadık. Sıkıları değiştirdik. Ufak ördek sürüsü bindirdi üstümüze. TAN, TUN! İki tanesini kıvırdık. Setten yürürken Linda başladı kokulara, bir ferma Papapap! Lökeşe bir sıkı çektim düştü.
Kuş nasıl sıska, sade kemik. Hava şartlarından beslenememiş hayvancağız.
Bu arada kuş vuruyoruz, av güzel ama aklım fikrim arabada. “Ağa iyi avlanıyoruz da Araba ne olacak?” dedim. Gülümseyerek “Sen takma kafana Hoca! Ben onu kafamda hallettim bile.” Dedi. Öğle oldu, rüzgara kuytu bir çukur bulduk, girdik içine. Yemek yedik. Bizim elemanlar veriyor dumanı. Patlayan tüfeğin haddi hesabı yok. O kadar çok tüfek attılar ki hatta bir ara “Keşke ayrılmasaydık yanlarından.” dedik. Yemek bitti. Bir tane pamuk tarlası bulduk. İçi bıldırcın dolu. Frink Prink” Veriyoruz dumanı ama saat 2 oldu. Araba arızalı olunca istemeye istemeye avı bırakıp geri döndük.
Diğerleriyle arabada karşılaştık. Dedik ki “Kırdınız kuşları be. Ne tüfek attınız öyle!” Onlar da ne dese beğenirsiniz. “Siz gittikten sonra biz bir şey vuramadık ki” :( :( “Yuh! O zaman Neye atıyordunuz öyle mısır patlatır gibi?” diye sorduk. Dediler ki “Yüksek geçen ördekler sağ olsun hepsini bıldırcın sıkılarıyla gıdıkladık.” :) :) :) Meğer Suat Ağabeyle onlardan fazla kuş vurmuşuz. :) :) :)
(http://img580.imageshack.us/img580/1069/suatabi.jpg)
Bir ördek avı sonrası Suat Abi
Ancak asıl önemli sorun : Araba ne olacak? Suat Abi bagajı açıp cıvata kutusunu döktü yere. İçinden 10 cm uzunluğunda kalın iki civata çıkarttı. Krikoyu arabanın kasasından vurarak kaldırdı. Makasla şasinin arasını iyice açtırdı. Elindeki uzun iki civatayı makas saçının deliklerinden karşılıklı olarak yerleştirip şasiyle makasın arasına sıkışmasını sağladı. Böylece hani insanın kırılmış kolunu sağdan soldan tahtayla destekler gibi kırık kısmın yükünü civatalara bindirdi. Tek sorun vardı aklımızda; esneme, hoplama sonucu civatalar yerinden kayar da düşer mi? Krikoyu indirdik, baktık ki çökme falan yok.. Suat Abi “Bir de kalite kontrol yapalım.” dedi. Bir kişi arka koltuğun ortasına, bir kişi sol arka koltuğa, bir kişi sol arka eşiğe bir kişi de şoför mahalinin eşiğine binerek zıplamak suretiyle arabayı esnetmeye başladık. “Düşecekse burada düşsün, kırılırsa burada kırılsın.” dedik. Suat Abi baktı ve dedi ki “Bir numara yok. Civatalar cuk diye yerine oturdu. Kıpırdama yok. Arabanın yükü de iyice üstüne bindi. Hayatta yerinden oynamaz artık.”
Bindik arabaya, önce 60-70 km gidiyoruz ki herhangi bir durumda takla atmayalım. Sonra kar bir başladı, tipi şeklinde yağıyor. Suat Abi gazladı. O külüstür arabayla 100- 120 basıyor.Suat Abi’nin amacı kar kapatmadan Ortaklar’ı geçip tepeye varmak. Çünkü lastikler kabak, zincir mincir hak getire… Süratle gidiyoruz, kelle koltukta. Apo Ağabey. ‘’Yahu hacının duası tutar da avcının duası tutmaz mı ?’’ Diye başladı dua etmeye. :) :) :) Gerilime rağmen arabanın içinde espriler yapmaktan geri durmuyoruz, kıkır kıkır gülüyoruz. Tepeyi aşıp aşağı doğru inmeye başlayınca rahatladık. Dualarla salavatlarla İzmir’e vardık çok şükür.
Aradan 15 gün geçti. Balıkesir’den İzmir’e Geldim. Suat ağabey’e Arabayı ne yaptığını sordum. Babam duymasın diye beni kenara çekerek bana ne dese beğenirsiniz. ‘’Hoca, İşler çok yoğundu. Araba da lazımdı. Daha üç gün önce yaptırdık babana çaktırma.’’ Hasılı kelam araba kırık makasla ve idareten iki civatayla 12 gün İzmir’de gezmiş bir şey olmamış. Eh ne yapalım fakirliğin gözü kör olsun. :) :) :)
Dedem Korkut geldi. Boy boyladı soy soyladı. Günün anlam ve önemini belirten şu maniyi düzdü.
Soğuk günde yaşamışsınız macera
Suat Abi desen her zaman harika
Şu arabayı ne olur artık değiştirin
Başınıza getirecek olmadık bela
Pekiiii şimdi size bir soru. Önünüzden kırk kadar bir keklik alayı kalkıp çok kolay bir dereye konuyor. Yürüyüp tam derenin yanına varıyorsunuz, köpek kuşları kaldırdı kaldıracak. Keklikler derenin içinde ötüşüyor. Önünüzden sıpa gibi bir tavşan nanik yaparak fırlıyor. Atar mısınız ? Yoksa atmayıp kekliklerin kalkmasını mı beklersiniz.? Çünkü ben böyle bir durumla karşılaştım. Tartışma konusu oldu. Size bol bol süre…
Ne mi yaptım? Onu da anlatacağım ancak o başka bir hikaye şimdilik kalın sağlıcakla…
Not: Yeni sezonda tüm avcı arkadaşların kazasız belasız bir sezon geçirmesi dileklerimle. Hepinize rasgele …
-
Ağzınıza sağık ağustos sıcağında üşüttünüz beni keyifli paylaşımlarınızın devamını bekliyoruz
-
çok güzel paylaşımdı elinize sağlık. Tavşan konusuna gelince atış pozizsyonu güzelse hiç düşünmem. Yeni sezon tüm avcı camiasına hayırlı olsun.Selamlar
-
Yine süper bir anlatım.. güzel hikaye.. Tavşan işine gelince pozisyonun güzelse vur tavşanı keklikler dağılsın sonra teker teker onları da topla.. yeni sezonda herkese rastgele........
-
Oğuz bey sizinle beraber hem o kırık dökük arabada seyahat ettim hem de inanın ördeklere sıkı attım.Sabah sabah beni güldürdünüz inşallah günüm sayenizde başladığı gibi devam eder.Tebrikler ve teşekkürler.
-
Tavşan meselesine gelince önce tavşana atardım.Nasılsa kekliği yine bulurum diye düşünüyorum.Rastgele...
-
Oğuz Hocam öncelikle geçmiş olsun...
Süper bir anlatım olmuş, ellerinize sağlık...
Tavşana olayına gelince, ben de önce tavşanı vurur, daha sonra da kekliklerin icabına bakardım...
-
Hocam yine döktürmüşsünüz hikayeyi, emeğinize sağlık, sezonu beklemekten sabır taşı olup çatlamaya ramak kalmışken hayal de olsa bizi meralarda gezindirdiniz Allah (cc) razi olsun..
Tavşanla keklik olayına gelince elbette tavşanı vururdum, zaten kekliği vuramıyorum:)
Selam ve dua ile..
-
Oğuz Hocam öncelikle geçmiş olsun...
Süper bir anlatım olmuş, ellerinize sağlık...
Tavşana olayına gelince, ben de önce tavşanı vurur, daha sonra da kekliklerin icabına bakardım...
-
Okuyan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. Herkes sorunun cevabını bekliyor, biliyorum ama malesef cevap öteki hikayede :) :) :)
-
-
Oğuz abi, yine güzel bir hikaye emeğine fikrine sağlık.... Sanada yeni sezonda başarılar kazasız belesız avlar diliyorum. Keklik terbiyecisi 2 ' yi 4 gözle bekliyorum.... ;) :) :)
-
teşekkürler hocam ağzına sağlık süper anlatım her zamanki gibi
tavşan,keklik olayına gelince senin ile avlandığım için tahmin edebilirimki sen keklik terbiyecisi olduğundan tavşanı salmış kekliklerin icabına bakmışsındır.
-
Ağzına sağlık ustam...
-
;D ;D ;D O durumda, kekliklere de tavşana da atış yapmazdım ben :D ;D ;) bir yere oturur onları seyrederdim. ;) paylaşım için teşekkürler zevkle okudum. :)
-
;D ;D ;D O durumda, kekliklere de tavşana da atış yapmazdım ben :D ;D ;) bir yere oturur onları seyrederdim. ;) paylaşım için teşekkürler zevkle okudum. :)
Nazife Hanım kaçamak cevap vermiş. Ama ağzımı sıkı tutayım da diğer hikayenin tadı kaçmasın ;) ;)
Hep beraber cumayı bekleyelim diyorum...