TURKIYE AVCILARI VE ATICILARI FORUMU
GRUPLARA DAHiL OLMAYAN BÖLÜMLER => AVCILAR KIRAATHANESİ => Konuyu başlatan: Oğuz BABAÇOĞLU - 07 Mayıs 2013, 20:03:39
-
“ Sıcak basınca üşengeçlik artıyor. Atsam mı atmasam mı? Derken elime geçen ceviz büyüklüğünde bir taşı atıverdim. Durdu durdu, FART! Diye koca tavşan çalının içinden fırlamasın mı…!” [/size]
1994 yılı ocak ayında patlayan o büyük kriz ülkenin üzerine kabus gibi çökmüştü. Kara Çarşamba olarak nitelendirilen o gün, Türk ekonomisinin yaşadığı en büyük kriz olarak tarihe geçmiştir. Hükümetin krizi algılayamaması ve tedbir almakta geç kalması krizi daha da derinleştirmiş. Sonradan alınan 5 Nisan Kararları da pek etkili olamamıştır. İflas edenler, işyerlerini kapatanlar, işten atılanlar… Hiçbirimizin görmek istemediği o can sıkıcı tablolar…
Suat Abi’nin işleri tam da düzelmeye başlamışken,işler bıçak gibi kesildi. Üstüne üstlük dükkan değiştirdiği için bir dünya borcun altına da girmişti. Kriz düzelir diye bekliyordu ama her şey aksine aksine gidiyordu. Ben de onun yanında çalışıp ona yardımcı olmaya çalışıyordum.
O sıra Passat’ı elinden çıkarmak zorunda kaldı. Sonuçta yine arabasız kalmıştık.
Suat Abi’nin taşındığı dükkan çok dar olduğu için köpeğimiz Garip’i, Fındık’la Astor’un yanına götürmek zorunda kaldık.
Öte yandan hükümet, kriz yüzünden o yıl öğretmen almayacağını açıklamasına rağmen doların tırmanması, binlerce öğretmenin emekli olmasına yol açmış. Sonradan o yıl sadece temmuz ayında öğretmen alımının yapılacağı açıklanması beni bir nebze olsun rahatlatmıştı.
Bir tek bütünlemem kalmıştı. Haziran ayı içindeki bütünlemede onu da verdim mi, öğretmen oldum demekti.
Ne var ki kötü sürpriz kapıdaydı. O yıl Balıkesir Üniversitesi’nin açılması dolayısıyla bizim fakülte binasını rektörlük binası yapmaya karar vermişlerdi. Bina komple tadilattan geçirileceği için bütünlemeleri de eylül ayına attılar. Bu haber bende adeta soğuk duş etkisi yaratmıştı. Bu ne demekti? Temmuz ayındaki atamalarda öğretmen olamayacağım anlamına geliyordu. Küfürün bini bir para… :) :) :)
Eylül ayında bütünlemeyi verip mezun oldum ama açıkta kalmıştım. Moralim çok bozuktu…
Kafamın dumanlı olduğu bir anda Suat Abiye dedim ki “Keklik de açılıyor, ne yapsak da ava gitsek?” çare arıyoruz. 2. Sanayi sitesinde Çandarlı’dan tanıdığımız, köyden kapı komşumuz İsmet Ağabeyimiz var. Ancak avcı değil. Biz ona Suat Abiyle aramızda “Ayaklı Galeri” derdik. Elinde bir ajanda, oto alım satımıyla uğraşıyor. O ajandada da en az 50 tane araba var… İsmet Abi’nin belli bir işyeri olmadığı için müşteri onu bulabilsin diye Suat Abi’ nin dükkanında duruyor, telefonlara bakıyor, nadiren işlerimizde çok sıkıştığımız zamanlarda getir götür işlerine de yardım ediyordu.
İsmet Abi yazın, cumartesi pazarları, bizi Çandarlı’ya götürüp getiriyor, onun sayesinde biz de hem yol masrafından kurtuluyor hem de bir iki gün balığa gidip kafa dağıtıyorduk. Eylül ayı gelip keklik açıldığı için bu kez tüfekleri de aldık. Köpeği alamadığımız için içimiz eziliyordu ama çare de yoktu. El alemin arabasına köpek bindirmek doğru olmazdı.
Suat Abi cumartesi akşamı İsmet Abi’den anahtarı alacaktı. Biz cumartesi akşam suyuna balığa gittik, biraz yakaladık, 9 gibi eve döndük. Suat Abi yarın ava gideceğimiz için arabanın anahtarını almak üzere İsmet Abiye gitti. Ben balıkları temizliyorum. Baktım bizimkisi kapıda göründü, ağzı kulaklarında, yüzünde güller açıyor. Bana doğru gelerek elindeki anahtarı sallıyor: “Oğuz, yarın ava Fedon’un arabasıyla gidiyoruz!” Demez mi…!
Fedon o sıralarda özellikle “Aşığınım” şarkısıyla ünlenmiş, tanımayan yok. Hele o şarkısı dillere pelesenk olmuş.
http://www.youtube.com/watch?v=7HOmGmsWnto# (http://www.youtube.com/watch?v=7HOmGmsWnto#)
Tabi Suat Abi böyle söyleyince ben de sordum: “Hayırdır…?”
E kriz sadece bizi vurmamış tabi, sanatçıları da vurmuş. Sanatçı Fedon’un Çandarlı’ya bir işi düşmüş. Çevresindekilere demiş ki “Benim araba satılık, ama bir türlü satamıyorum.” Beyaz bir Ford Taunus arabası var. Oradakiler de demişler ki “Senin işi yapsa yapsa İsmet Abi yapar. Çandarlı’da pek çok kişinin arabasına müşteri bulmuştur. Cumartesi günü mutlaka gelir, ona bir soralım bakalım belki Ford Taunus arayan vardır.” İsmet Abi de cumartesi gitmiş konuşmuş, lakin arabayı göstereceği yerlerin listesi kabarık olunca “Yarın arabayı ben birkaç yere göstereceğim.” deyip anahtarı almış Fedon’dan. Sonra işi çıkmış, bir yere gidip gelmesi gerektiği ve de gece geç döneceği için, kendi arabasının yerine Fedon’un anahtarlarını vermiş Suat Abiye. Sıkı sıkı da tembih etmiş “Aman ha, emanet mal, dikkat et!” diye.
Biz sabah ezanında aldık tüfekleri bindik arabaya. Köpek olmadığı için tavşan çıkmaz diye yelek almayı düşünmedik. Hadi doğrusunu söyleyeyim üşendik…
Araba 2-3 senelik ; ama bizim bindiğimiz en yeni araba 78 model olduğu için araba bize göre yepyeni. Biz de yeni arabaya pek alışkın olmadığımızdan araba giderken ses çıkmadığı için tuhafımıza gidiyor. :) :) :) Fakirliğin gözü kör olsun… :) :) :)
Araba güzel. Lakin gelin görün ki bu Ford Taunus’lar tam asfalt arabası.Altı yere çok yakın olduğu için bizim gideceğimiz av koşullarına pek uygun arabalar değil. Giderken Cart curt! Şose yollarda altı sürtüyor… :) :) :)
Suat Abiyle erkenden meramıza vardık ama bir de ne görelim. Bizden az önce bir midibüs gelmiş. Tam da bizim kekliklerin olduğu mera, en az 25 kişi var. Acaba bunlar avcı mı? Diye düşündük. Sonra ellerinde oltaları görünce balıkçı olduklarını anladık. Durduk , bir ikisiyle konuştuk. İzmir’deki kulüplerden biri, ismi lazım değil, Çandarlı’da çok çupra levrek çıktığını öğrenmişler, bir balık postası kurmuşlar, Çandarlı’ya gelmişler. Neyse ayrıldık yanlarından. Suat Abiye dedim ki “Suat Abi eyvah, yandık ki ne yandık! Bu kadar adamdan illa ki bizim keklikleri gören olur. Bunlar gördüklerini kulüpte anlatırlarsa illa ki anlatan olur. Bizim kekliklerin dibine kibrit suyu ekildiğinin resmidir…” :) :) :)
Suat Abi de “Ya biz burda dolaşmayalım madem, fazla çata pata yapmayalım. Keklikleri uçurmayalım. Başka yere gidelim.” dedi. Başka bir yere gittik, arabayı sola bıraktık, sağdan girdik. Yürü babam yürü, keklik alayı harladı. Deliceler yüksek, nereye uçtuklarını göremedik. Gez babam gez. Köpek olmayınca adamda istek de olmuyor.
Bir yere geldik. Yürüdüğüm yerde, solda çalılar, sağ taraf dümdüz. Bir tek çalı var. Gel de bana taş at, diye bar bar bağırıyor. Sıcak basınca üşengeçlik artıyor. Atsam mı atmasam mı? Derken elime geçen ceviz büyüklüğünde bir taşı atıverdim. Durdu durdu, FART! Diye koca tavşan çalının içinden fırlamasın mı! DAN! Tek sıkıda tavşan nakavt. Nasıl olsa köpek yok, köpek olmayınca tavşan çıkmaz, diye yeleği yanımıza almadık ya...! Olacak iş değil! Neremize koyacağız şimdi koca tavşanı? :) :) :)
(http://img96.imageshack.us/img96/7971/dsc06780i.jpg)
(2011 YILI AV KAPANIŞI AFYON)
Suat Abiye sitemle “Yahu bir kere de yanına yelek al be kardeşim! Hep ben mi taşıyacağım tavşanı…” diye şaka yollu takılıyorum. Bana ne dese beğenirsiniz. “Oğlum ben tavşana atmıyorum ki atan düşünsün…” demez mi . :) :) :)
Tavşan kafadan vurulmuş, ne kadar da olsa kanıyor. Ben bacaklarından tuttuğum gibi kaptım. Ben de “Hadi gari, av bitti.” dedim. Doğru arabaya. Tavşan ağır, kollarım koptu arabanın yanına varıncaya kadar. Arabada tavşanı koyacak bir poşet buluruz diye umudediyorduk ama yok! Ben de sağ ön koltuğun önündeki paspasın üstüne attım tavşanı. Paspas oldu kan revan, canım burnumda. Suat Abi ne dese beğenirsiniz: “Oğlum, senin bir kere sanatçıya saygın yok. Senin gibi vahşi bir adam, bu arabanın içine yakışmıyor. Barbar herif! Ne vurdun zavallı tavşanı, berbat ettin bak arabayı…” diyerek hayvansever ağzıyla benimle kafa buluyor. J J J Ben de dedim ki “Oğlum sen hiç 135 derece açıyla bir kafa yedin mi? Canım burnumda zaten, uğraşma benlen…” diyorum. O kahkahalar atmaya devam ediyor.
Tavşanı eve bıraktık ama paspası yıkamak lazım. Çektik arabayı Çandarlı’nın meşhur hayvan çeşmesinin önüne. Sağ öndeki paspası yıkadık pırıl pırıl oldu. Hava da poyraz , koyduk onu yüksek bir yere, Suat Abi’nin bir sigara içimlik zamanında kuruyuverdi. Sonra paspası serdik, baktık ki diğerleri tozlu bu pırıl pırıl. Olmadı ki şimdi bu diğerlerini tozlu bırakmak olur mu? Haydi onları da çıkardık. Paspasları yıkayıp arabanın içine bir güzel yerleştirdik. Baktık, bu sefer de paspaslar tertemiz araba pis. J J J Böyle bırakmak olur mu? Derken Dedem Korkut gelir oldu. Boy boyladı, soy soyladı arabayı yıkamaktaki tereddüdümüz üzerine şu maniyi düzdü.
Avdan döndünüz oldunuz harap
Bezde deterjan süpürgede sap
Madem ki eyledin bir sevap
Yapacağın işi adam gibi yap
Neyleyelim? Sabah sabah tek paspas diye başladık, Dedem Korkut’u dinleyip arabayı komple yıkadık. :) :) :) Suat Abi de dedi ki “Ulen Fedon, sonunda arabanı da bize yıkattın ya, helal olsun…!” :) :) :)
Onun arabası sayesinde böyle bir av yapmak da nasibolmuştu.
Ekonomik kriz ve arabasızlık nedeniyle ava pek sık gidemedik. Suat Abi hurda, Skoda binek bir araba buldu. Onu toplayacak, yürütecek de ava gideceğiz. Ölme eşeğim ölme. Araba olmayınca biz de o sıra kulübe yazıldık. Bari ikimiz gidelim, kafamıza göre takılalım diye düşünüyoruz. Planları yaptık, ava gideceğiz ama sabah bir sürpriz. Ne mi oldu? Onu da anlatırız. Ancak o başka bir hikaye…
(http://img585.imageshack.us/img585/1536/fedon.jpg)
BASINDAN
Şarkıcı Fedon, geçtiğimiz günlerde kendisine, Camaro SS model bir klasik spor otomobil aldı.
Şarkıcı Fedon, geçtiğimiz günlerde kendisine, Camaro SS model bir klasik spor otomobil aldı. Beyaz tutkusundan vazgeçemeyen Fedon, motosikleti ve teknesinde olduğu gibi arabasında da bu rengi tercih etti. Bir tek hava aracı eksik olan Fedon, "Onu ne zaman alacaksın?" diyenlere, "Daha gökyüzüne çıkamadık" yanıtını veriyor.
NİSAN 2013
Sabah : http: //www.sabah.com.tr
Bir başka hikayede görüşmek dileğiyle şimdilik kalın sağlıcakla…;)[/color]
-
Eline kalemine sağlık hocam,bende orda sizinle gibi oldum okurken çok güzeldi.Teşekkürler selamlar.
-
Hocam hikayelere ara verince merak etmeye başlamıştım. :)
Eline kalemine sağlık...
-
Tavşan gözlerimin önüne geldi çalıdan fırlaması...iyi geldi bu anı nöbet gününde ..teşekkürler ..
-
Teşekkürler hocam anılarına sağlık...
-
Kalemine yüreğine sağlık hocam
-
Hocam mükemmel paylaşım zevkle okudum...
-
emeğine sağlık Oğuz bey :) umarım yakında fedonun Camaro SS model bir klasik spor otomobileylede gidersin :) bilirsinki bu işler hep nasip :) olmaz olmaz deme olmayacak şey oluvermiş :) ellerine klavyene yüreğine sağlık :) :)
-
av sevdası ugruna imkanları zorlamak ,fedakarlık buna denir...
-
Emeğine sağlık... Bende çok iyi hatırlarım 94 krizini babam öğretmenlikten emekli olmuştu ve ikramiyesine dolarmı alayım markmı alayım şunu mu yapayım derken bir gecede parası TL olarak 4' de birine düştü garibimin ne zor günlerdi.... Ama öğretmenlerin kaderinde var sanırım çile çekmek bizim sülalede bir ben mühendisim geri kalan herkez öğretmen tatili de uzun olmasa çekilecek meslek değil değil mi Oğuz Hocam...? :)
-
Hocam hikayelere ara verince merak etmeye başlamıştım. :)
Eline kalemine sağlık...
Bu sıra okul gazetesi ve düğün işleri gibi angaryalarım var. Pek vakit bulamadım yazmaya. Çok sağolasın...
emeğine sağlık Oğuz bey :) umarım yakında fedonun Camaro SS model bir klasik spor otomobileylede gidersin :) bilirsinki bu işler hep nasip :) olmaz olmaz deme olmayacak şey oluvermiş :) ellerine klavyene yüreğine sağlık :) :)
Valla ben o arabaları rüyamda bile görmüyorum. Benim rüyalarımı süsleyen yegane araba, ava giderken aman altı şuraya vurmasın diye yüreğimin hop hop atmayacağı bir 4x4. Ne var ki onun da ne yakıtına ne de vergisine kaskosuna yetişilebilecek gibi değil. Allah renoya zeval vermesin diyorum... :) :) :)
av sevdası ugruna imkanları zorlamak ,fedakarlık buna denir...
Ah o av için biz neler yapmadık ne sıkıntılara katlandık ama av vardı sonuç alabiliyorduk. Şimdi gerine gerine gidiyoruz ama dağlar , ovalar bomboş... :( :( :(
Emeğine sağlık... Bende çok iyi hatırlarım 94 krizini babam öğretmenlikten emekli olmuştu ve ikramiyesine dolarmı alayım markmı alayım şunu mu yapayım derken bir gecede parası TL olarak 4' de birine düştü garibimin ne zor günlerdi.... Ama öğretmenlerin kaderinde var sanırım çile çekmek bizim sülalede bir ben mühendisim geri kalan herkez öğretmen tatili de uzun olmasa çekilecek meslek değil değil mi Oğuz Hocam...? :)
Taşkın 94'ten önce emekli olanlar bir darbe yedi. Doların fırladığını duyan öğretmen de gidip emeklilik dilekçesini verdi. Camia, farkında olmadan çift taraflı darbe yedi o panikten. Paralar pul oldu, dolarla borçlanan iflas etti. Ne çektik o bilinçsiz siyasetçilerin elinden...!
Diğer arkadaşlara da yürekten teşekkür ederim...
-
Hocam mükemmel paylaşım zevkle okudum...
Sağolasın kardeş, kendine iyi bak... ;)