TURKIYE AVCILARI VE ATICILARI FORUMU
GRUPLARA DAHiL OLMAYAN BÖLÜMLER => AVCILAR KIRAATHANESİ => Konuyu başlatan: Yücel SULAR - 27 Nisan 2008, 00:49:41
-
Bazı nedenlerden dolayı Güneydoğu bölgesinin köhne ilçelerinden birine atamam yapılmıştı.Zaten 35 yıllık meslek hayatımda hep dilimin belasını çektim. Pişmanmıyım,asla,çünkü hep doğru bildiklerimi söyledim ve yaptım tabi durum böyle olunca, haklı olarak söylediklerim daima aleyhime kullanıldı.Olsun ,dedimya hiç nedamet duymadım tam tamına 35 yılı devirdikten sonra emekli oldum.Her neyse biz asıl konumuza gelelim.Atandığın ilçe 2000 nüfuslu, en yakın kente yaklaşık 100 Km..mesafede,iki dağ arasındaki vadiye kurulmuş yoksul bir kasabaydı.Halkın geçiminin temelini küçük baş hayvancılık oluşturuyordu.Fakat bu da o yıllarda bilinçli yapılmadığından vatandaş elele başbaşa çıkıyor,emeğini bile karşılayamıyordu.Durum böyle olunca da yoksullukla beraber dizboyu sefalet almış yürümüştü.Ancak tüm olumsuzluklara rağmen ilçe sakinlerinin pek çoğu küçüçük şeylerden mutlu olmasını öğrenmişler,Yoksulluklarını pek dert ettikleri yoktu.Sanki o fakirlik onların kaderleriydi ve bu yüzden her şeye şükür ediyorlar ve hiçbir zaman için koşulları daha iyi olanlara kıskançlık duymuyorlardı.
Bankanın lojmanı olmadığı için kendime küçük bir ev kiralayıp beraberimde getirdiğim eşyaları yerleştirdikten sonra göreve başladım.
Kasabaya ilk geldiğimde dikkatimi, çarşı meydanın tam ortasındaki köhne bir baraka çekmişti Çatısı bir kısmı teneke ile diğer yerleri ise kiremitle kaplı ve 2 metre uzağındaki yaşlı çınar ağacının gövdesine kalın bir halatla sıkıca bağlanmış.2,5X2,5x3,5 m,.ebatlarındaki bu barakanın burada bulunmasının sebebini anlayamadığım gibi merak ta etmiştim.Fakat bu acaip yapının büfe olduğunu öğrenmem pek uzun sürmedi.Buranın sahibi ise,hemen hemen ülkemizin tüm yerleşim birimlerinde bulunan ve oranın sembolü haline gelen bazı “nev-i şahsına münhasır” insanlar vardır ya işte onlardan biride buydu.İlçenin simgesi haline gelen bu kişi yani Mehmet,yani Meho tüm çevrenin sempatisini kazanmış ve her kişiyle şaka yapabilen, ciddi konularla uzaktan yakından pek ilgisi olmayan ve hiçbir şeyi kendisine dert etmeyen Meho’nun hayatta hiç kimsesi yoktu 34 sene önce bir çığ düşmesi sonucu kaybettiği karısından sonra da hiç evlenmemiş ve o zamadan beri yalnız başına yaşamını sürdürmeğe çalışıyordu.Fakat 60 yaşında olmasına rağmen hiç kimse bugüne kadar onun kirli gömlekle veya sakallı dolaştığını görmemişti.Bazı kişilerce tek eleştirilen yönü ise akşamları içtiği iki kadeh rakısıydı.Bazen barakasının duvarına hem türkçe ve hem de kürtçe yazılmış ( Kurbağa veya kamlunbağa alınır ) gibi ilginç ilanlar yapıştırırdı.Cazip fiyat verdiği için çocukların ve ara sıra da olsa yetişkinlerin toplayıp getirdiği kurbağaları,bunlar “yeşil kurbağa” değil, kamlunbağalar içinse “bunların hepsi dişi”diye mazeret üretip almazdı,fakat getirenleri de dükkanından eliboş döndürmez,ya biraz bisküi yada çikulata verip gönderirdi.
Bir gün sabah erkenden barakasına geldiğinde, kapının önünde çuvala sarılmış bir çıkın gördü.Merakla çıkını açtığında sadece boyun tüyleri çıkmış kıpkırmızı bir yaratıkla karşılaştı.Önce hiçbir şeye benzetemediği bu yaratığı iyice inceleyip baktığında yine bir sonuca varamadı ama bir kuş yavrusu olduğuna kesin kes kanaat getirdi fakat hangi kuşun yavrusu olduğuna karar veremediği için kuşu aldığı gibi doğruca veterinerin yanına kadar gitti.Kartal yavrusu olduğunu öğrenince epeyce keyiflendi,bakımı hakkında geniş bilgi aldı
Ve yine geldiği gibi kuş yavrusunu sarıp sarmaladı ve barakasına döndü.
Yıllar sonra bile olsa,kendine bulduğu meşgalenin tadını çıkartabilmek amacıyle kartal yavrusuna güzel ve büyük bir kafes yaptı.Kafesin altını önce pamuk kağıt ve kuru otlarla kapladıktan sonra kafesin etrafını da dükkanın da nekadar incik boncuk varsa hepsi ile iyice süsledi.Meho için en önemli konu yavrunun beslenmesiydi.Kartal yavrusu o kadar küçüktü ki kendi kendine yemek yemesi şöyle dursun ayakta bile duramıyordu.Tek çıkar yol yavrunun annesi gibi onu kendi ağızıyle beslemekti.İlk zamanlar epeyce sıkıntılı oldu,bazen dudağını veya dilini ısırttığı bile oluyordu,ama yılmadı,günlerce sürecek olan bu işlemden hiç şikayeti olmadığı gibi severek de yapıyordu.Yavruyu beslediği saatler de barakanın önü çoğunluğu çocuklar olmak üzere seyre gelen insanlarla doluyordu,biraz büyükler Meho ile dalga geçi
yor çocuklarsa kendi aralarında çeşitli yorumlar yapıyorlardı.Bu küçücük kasaba da şimdi tek
konuşulan konu Meho’nun kartal yavrusuydu.
-
Geçmiş zaman olur'ki hayali cihan değer Eline sağlık usta, Özlettin kendini bu kadar uzak kalma bizlerden meraklandırma bizleri arada birde olsa iki satır karala
Saygı ve selamlarımla...
-
Günler çok çabuk geçti.Yavru kartalın kanatları ve sırtı tamamen tüylenmiş sadece göğüs kısmında birazcık tüysüz yer kalmıştı.Ayrıca yemek ihtiyacını da kendisi giderebiliyordu Yavru, kendisi yemeğe başladığından beri ilçedeki mevcut iki adet kasap dükkanını sanki haraca bağlamış gibi kartalın tüm yiyecek ihtiyacını bunlardan ve hiçbir bedel ödemeden alıyordu.Yavru büyüdükçe Meho’nun keyfine diyecek yoktu.Ara sıra Bana da “Siz tüfekle ava gidiyorsunuz ama kartalım biraz daha büyüsün,sizden daha çok av yapacağım”diye takılırdı.Bazen sırığın ucuna bağladığı paçavralarla henüz uçamayan yavruyu yere bırakır sırığı sağa sola,yukarı aşağiya doğru sallayıp onunla oyunlar oynardı.Yavru da bu oyundan gayet memnun durmadan sırığın ucundaki paçavralara saldırır tuttuğunda da pençelerinin altına alıp gagasıyle parçalamağa çalışırdı.İyice irileşen yavruya yaptığı kafes dar geldiği için çınar ağacının dibine kondurduğu kümese birde tünek koyup kartalı buraya yerleştirdi.Ayrıca çınarın alçak dallarından bir tanesini daha tünek haline getirip gündüzleri kartalı, ayağına bağladığı iple burada bırakıyordu.Meho günlük yaşamını tamamen kartal yavrusuna endekslemiş ve her şeyini ona göre planlamıştı.Sanki ikisi arasında hiç kimsenin farkına varamadığı bir bütünleşme vardı.Bazı günler çınar ağacına tüneyen kartalın karşısına geçen Meho dakikalarca onu seyreder ve bazen kimseye sezdirmemeğe çalışarak gayet alçak sesle onunla uzun uzun konuşur hiç kimseye anlatmağa cesaret etmediği sırlarını kartalıyla paylaşırdı.Yıllardır tam olarak kimseye veremediği sevgisini hiçbir karşılık beklemeden verdiği kartalını tüm içtenliğiyle bu güne kadar hiç olmayan çocuğunun başını okşarcasına sever ve kuzguni tüylerini abartılı bir ihtimamla düzeltir sonunda başına bir öpücük kondurup büfesine dönerdi.Meho’nun bu sevgisi hiçbir zaman karşılıksız kalmadı,Meho ne zaman büfenin kapısında görünse yavru kartal hemen başını yukarı kaldırır heyecanla sağa sola bakar,henüz uçmasını beceremediği kanatlarını açarak çırpmağa başlardı.Ara sıra,kartalı bileğinin üzerine tüneten Meho çalımlı çalımlı çarşı içinde dolaşır,pençelerinden korunmak için bileğine sardığı bezi delip geçerek batan tırnakların verdiği acı bile onu rahatsız etmezdi. Kartal Meho’dan başkasının kendisine dokunmasına asla izin vermiyor,sevmek amacıyle bile olsa uzanan ellere gagasıyle saldırıyordu.Bu yüzden kimse onu sevmeye pek cesaret edemiyordu.Yavaş yavaş uçma girişimlerinde bulunan ancak pek çoğunda başarılı olamayan kartal yavrusu biran önce uçmayı becerebilmek için inatla çalışmalarını sürdürüyordu.Bazen can sıkıcı olaylar da oluyordu,bir defasında çınar ağacındaki tüneğinden barakaya uçmayı denemiş fakat barakanın kapısına çarptığı gibi yere yığılmış zavallı Meho’yu epeyce korkutmuştu.Fakat ısrarlı çalışmalar sonuç vermeğe başladı.Kartal çınar ağacından kulübenin tepesine oradan kahvenin balkonuna ve tekrar çınar ağacına dönebiliyordu. Meho kartalın beslenme düzenini değiştirmiş,artık yiyeceklerini çınar ağacındaki tüneği yerine kuşu bileğinin üzerine kondurup eliyle besliyordu,zaman içerisinde kartal Meho’nun elinde ne görürse görsün yiyecek zannedip bulunduğu yerden önce omuzuna uçuyor sonra da uzanan kola tünüyordu.Ayakkabı tamircisine deriden yaptırdığı, yaklaşık dirseğine kadar olan kısmı saran bilekliği hiç çıkarmıyor sürekli onunla geziyordu.Ara sıra yükseklerde salına salına uçmayı çok seven koca kuş artık bu işi hergüne çıkartmıştı.Sabahleyin karnını doyurduktan sonra havalanır,önce kasabanın üstünde uzun uzun dönerek yükseklere çok yükseklere çıkar saatler süren bu uçuştan sonra yine döne döne ve ağır ağır çınar ağacındaki tüneğine inerdi.Meho,kartalla yaptığı antremanlara yine devam ediyordu,fakat bu defa sırığın ucundaki ipte paçavra yerine kartalın yiyebileceği türden yiyecekler bulunuyor,ayrıca kartalın dikkatini daha fazla çekmesi amacıyla birde rengarenk bez bağlamıştı. Oyun anında hedefine ulaşan kartal ipin ucundaki yiyeceği pençelerinin altına alıp yemeğe başlıyordu.Kartalın uçuşlarında Meho barakasının önüne çıkıp oturduğu yerden saatlerce kartalın hareketlerini izlemekten büyük zevk alıyor,.kartalın inmesini istediği zaman ise sırığı alıp meydan yerine çıkarak sallamağa başlıyordu ve biraz sonra kartal bu defa büyük bir hızla pike yapıp vakit geçirmeden çınardaki tüneğine iniyordu.Günler haftalar aylar böyle geçti,Meho, ve kartalı ilçenin gündeminden düşmeğe başlamıştı ki,bir gün,”kartal gitmiş” diye bir söylenti yayıldı..Ve günlerce meydan yerinde sırığı saatlerce sallayan Meho hiçbir sonuç alamadan üzgün ve karamsar bir şekilde dükkanına dönüyordu.Sanki dünyası yıkılmıştı Meho’nun,artık onu hiçbir şey avutamadığı gibi kartalın vefasızlığına da anlam veremiyordu.Oysa tüm gereksinimleri anında ve eksiksiz tamamlandığı halde kartal niçin gitmişti? Ama Meho’nun bilemediği veya bilmek istemediği tek şey vardı.O da kartalın doğayı ve özgürlüğü seçerek gittiği gerçeği idi.Peki her şeye rağmen kendisini bağımlımı hissediyordu acaba,çünkü istediği gibi yaşamını sürdürebiliyordu ve Meho’nun ona büyük bir özen ve sevgi ile baktığını biliyor tek başına yaşamağa kalktığında bu denli rahat olmayacağı gerçeğini de tahmin ettiği halde neden gitmişti.Bana göre tek nedeni tüm bu rahatlığa rağmen Meho’ya olan bağımlılığına katlanamamıştı.
Aradan,altı ay gibi uzan bir süre geçti.bir öğle vakti kasabanın semalarında dolaşan bir kartal görünmüştü.Bu kartal Meho’nun kartalından başkası olamazdı,Saatlerce kasabanın üstünde dönüp durduğu ve Meho’da bunu gördüğü halde hiçbir harekette bulunmayarak sadece gözleri dolu dolu kartalı seyretti.Belki Meho sırık falan sallasa tekrar dönecekti ama o da özgürlüğünü bırakıp ona dönmesine gönlü hiç mi hiç razı olmadı.Bir müddet sonra kartal Meha’nun hayalleri ile birlikte bulutların arasında gözden kayboldu.
Yücel SULAR
-
paylaşım için teşekkürler ağzına sağlık ustam
-
Yücel abim ellerine yüreğine sağlık,uzun bir süredir bizi bu yazılarından bizleri mahrum bırakmıştın araya fazla uzatma abim... ;) ;)
-
Çok güzeldi elinize yüreğinize sağlık..
-
pazartesi sabahı bu yazıyı okumaktan çok çok keyif aldım.emeğinize sağlık teşekkürler.
-
sabah sabah bizi kendimize getirdin eline sağlık
-
çok güzel bir paylaşım ellerinize yüreğinize sağlık.
-
paylaşım için teşekkürler ağzına sağlık ustam
-
Çok güzeldi elinize yüreğinize sağlık..
-
Yücel abi çok güzel bir yazı ellerine saglık.
cok guzel.
-
ABİ ÇOK GÜSEL BİR YAZI ELLERİNE SAĞLIK
-
Sevgili Dostlar;
Yazımı okumak zahmetine katlandığınız için hepinize teşekkürler.Ayrıca samimi yorumlarınız beni çok mutlu ettiğini belirtmekte yarar görüyorum.
Hepinize sevgi ve saygılar.
-
Sevgili Dostlar;
Yazımı okumak zahmetine katlandığınız için hepinize teşekkürler.Ayrıca samimi yorumlarınız beni çok mutlu ettiğini belirtmekte yarar görüyorum.
Hepinize sevgi ve saygılar.
Üstad yazınızı okumak zahmet değil çok büyük bir zevk oldu.O kadar ki hayranlığımı ifade edecek söz bulmakta güçlük çekiyorum inanın..
Yazınızı okurken Meho ile kartal beslemenin; Kartal ile de uçsuz, bucaksız göklerde süzülmenin verdiği hazzı yaşadım...
Ellerinize ,emeğinize,kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Saygılarımla...
-
Ellerinize ,emeğinize,kaleminize ve yüreğinize sağlık. teşekkürler
-
ustam yüregine saglık
-
teşekkürler yücel abi çok güzeldi...
-
eline emeğine yüreğine sağlık yücel bey paylaşım için teşekkürler ve saygılar O0
-
yazınız siteye yazılalı bir kaç ay olmasına rağmen ben bugün yeni gördüm. Tamamını tadını çıkartarak yavaş yavaş okudum. Harika bir yazı.
Ellerinize kaleminize sağlık.
Devamını ve böyle anılarınızı okumak dileğiyle.
-
ellerinize saglık inanın bir harka olay sanki okurken olayın içinde gibi hissettim birazda huzunlenmedım dersem yalan olmaz
-
eline yüreğine sağlık abi.
-
Vay be abi bir anlatım ancak bu kadar güzel olur tebrikler.
-
Çok ama çok hoş bir yazı benzerlerini de isteriz ona göre Teşekkürler
-
değerli paylaşımınız için teşekkürler çok güzel bir öyküydü
-
ÇOK İYİ GELDİ TEŞEKKÜRLER PAYLAŞIM İÇİN
-
ne kadar guzel bir hikaye , ne kadar guzel bir anlatim , tesekkurler insani alip goturen duygular orda oldum yasadim resmen,,,
-
Elinize sağlık mükemmel bir paylaşım
İnanın okurken o kadar haz aldımki sonlara doğru tüylerim ürperdi.. Etkileyici
Çok akıcı bir yazı, İnsan okurken kafasında canlandırıyor o küçük kasabayı, çınar ağacını, kartalın tüneğini ve gök yüzünde uçunu, Bazen kendini Meho nun yerine koyuyor, bazende gerçekte ait olduğu yeri doğayı uçsuz bucaksız gökyüzünü, kendisini yetiştiren ona dostluk arkadaşlık annelik babalık eden Meho ya tercih eden kartalın yerine.....
-
O0 EMEĞİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM O0(http://i43.tinypic.com/24cgkle.jpg)
-
Emeğinize ve yüreğinize sağlık çok güzel bir paylaşım teşekkürler.
-
Çok güzeldi elinize yüreğinize sağlık..
-
Mükemmel bir paylaşım teşekkürler
-
güzel bir hikaye paylaşım için teşekkürler...özellikle son bölüm tamamen ders niteliginde....
-
Çok duygulandım... KARTALLAR mutlaka bir seçim yapar... Avı gibi ...ama vefasız değilmiş...Emeğinize sağlık.
-
harika