TURKIYE AVCILARI VE ATICILARI FORUMU
AVCILIK, AVLANMA METODLARI, DOĞADA YAŞAM BİLGİLERİ VE AV KÜLTÜRÜ => AVLANMA TEKNİKLERİ - METODLARI VE AV KÜLTÜRÜ => Konuyu başlatan: Barış KAVUNCU - 23 Şubat 2010, 23:59:52
-
SÖKÜN AVI
Son baharın bitimi ile özellikle doğu illerimizdeki keklikler ırmak kenarına yahut daha sıcak illere göç ederler. Kış aylarını burada geçiren keklikler baharın başlangıcıyla, yeniden eski yerlerine dönerler. Her mevsim yenilenen bu göçe '' sökün'' yada '' abur'' adları verilir. Çok nadir olarak muhitinde kalan kekliklere de ''yerli'' denilir.
Kekliklerin sıcak bölgelere göçü daha ziyade beslenme ile ilgilidir. Metrelerce yağan karların kapattığı topraklarda yiyecek sıkıntısı çekecek keklikler bir içgüdü ile her yıl topluca göç ederler. Yabancı bir muhitten çoğu dünyaya gözünü yeni açmış keklikler sürüden kopmadan yeniden yetişdikleri muhite geri dönerler. Gidiş pek zor değildir de dönüş o denli kolay olmaz. Sanki dönüş için belirlenmiş bir saat vardır. Esasen, belli bir takvime bağlanan dönüş yolculuğunun gerçekleşeceği güzergahlarda bulunan köylüler bu tarihi çok iyi bilirler. Her güzergahta belli zamanlara bağlanan sökünü, ortak bir tarih olmadığı için ne yazık ki burada belirleyemiyoruz. Kimi mevsim şiddetli geçen havalar nedeniyle bir-iki gün geciken sökünü avcılar merakla beklerler.
Sökünün geçeceği tarihten 3-5 gün önce yol güzergahında bulunan tepelere çizgi şeklinde ağaç dalları veya taşların dizildiği görülür. O hafta köylüler sanki tarla açıyorlar gibi tepelerde çalışmaya başlarlar. Çoğu gözü açık köylüler, ''dedelerinden miras'' diye bazı tepeleri korumaya alırlar. Bu tepelere yapılmış evsinlere yabancıyı bırakmazlar. Bu yüzden çok kavgalar çıkmış, hatta ölüm olayları dahi vuku bulmuştur. Sökün evsinleri tepelerin en yüksek noktalarına yapılır. Eğer tepe çok yüksek ise orta mesafede de bir evsin yapılabilir. Evsinin önüne 4-5 metre mesafeye kadar tabandan getirilip yaklaştırılan çoğu taşlardan oluşmuş yol vardır. Taşlar sökün eden keklikleri tepeye çıkartan dolayısıyla tuzağa düşüren bir yoldur. Dağın eteğine gelen keklik sürüsü taş veya dallardan belirlenmiş çizgiyi tek veya çift sıra takip ederek tepeye kadar çıkarlar. Bu çizgiyi neden takip ettiklerini açıklayabilmek çok zor. Akla yatkın birtek ihtimal var. Rüzgar veya tipinin etkisinden korunmak için bu taş veya dalların daldasına sığınmak akla yatkın gelebiliyor. Tepedeki sökün evsini diğer evsinler gibi yapılabilirse de daha ziyade üzeri kapalı tutulur. Saatlerce evsinde bekleyecek avcının rüzgara açık oturabilmesi çok zor bir iştir. Bu nedenle toprak bir miktar kazılır. Taş ile örülür ve üzeride toprakla kapatılır. Sadece arkadan bir giriş yeri bırakılır. Çokca avcıların kömür getirerek evsinin içinde yakarak ısındıklarıda görülür. Evsinin önünde sadece tüfek deliği bırakılır. Sonbaharda her sürü kendi ailesini muhafaza etmek kaydıyla birden fazla sürü ile birleşip toplu gidiş yolculuğu yaparlar. Herhangi bir dağın bir muhitinden çıkıp kışı geçireceği başka yörelere giden keklikler dönüşde de yine aynı yere gelirler. Bu içgüdüleri kendine özgü göç yolu geliştirmiştir. Keklikler her yıl aynı yolu takiple tekrar muhitlerine dönerler. Sökün avcıları bu yollar üzerinde bulunan tepelerin en yüksek noktasına, nadiren de tepe ile düzlüğün ara noktasına evsin yaparlar.
Sürü halinde tepeye tırmanan kekliklerin başında genellikle en cesur keklik bulunur. Bu keklik nereye yönelir ise sürü de onu takip eder. Öndeki bu kekliğin peşisıra tepeye, sökün evsinin önüne gelen keklikler burada, kendi aralarında sanki uçacakları yeri istişare ediyor gibi toplandıkları anda avcının ateş etmesiyle birkaçı ölür. Kalanları hemen uçarak büyük çoğunlukla çıktıkları tepenin eteğine yönelirler. Burada kısa bir süre kaldıktan sonra sanki kendilerine ateş edilmemiş gibi yeniden aynı yolla yukarı çıkmaya yönelirler. Sonuç yine ölüm olur. Eğer muhit iyi ise bütün sürüyü öldürmek mümkündür.
ALINTI : Avcı Rasgele dergisi - Eylül 1989 / Yazan Hilmi DULKADİR
Sökün avı da birçok av geleneği gibi unutulmuş ve unutulmaya yüz tutmuş bir av yöntemidir. Bizce olması gerekende budur. Hayvanların içgüdülerinden yararlanıp bu şekilde tuzak kurarak öldürmek avını arayıp, bulup mertçe av yapan avcıların yapacağı iş değildir. Fakat kabul edelim veya etmeyelim bu av yöntemide Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yapılagelmiş bir av yöntemidir. Avcı dostlarıma rasgele.
Barış KAVUNCU
-
Hayırlı olsun
Güzel bir bölüm oldu keyifli konuların paylaşılacağına ders alınacak çok konuların olduguna inanıyorum
Selamlar
-
BU kitabın okunması gerektiğine inanıyorum güzel bir kitap
GECENİN YÜREĞİ : BİR GAZETECİNİN AV ANILARI
Gazeteci Ufuk Güldemir'in hayatta iken yazdığı, resimlerini çektiği ancak basımını yetiştiremediği av hatıraları kitabı Gecenin Yüreği, ailesi tarafından hazırlanarak Boyut Yayıncılık tarafından 2009 yılında yayınlandı.
276 SAYFA
Mesleğinin yanı sıra, hobisine de ne kadar tutkuyla bağlı olan Ufuk Güldemir'in Gecenin Yüreği, kitabı hissederek okumanız için sayfaları çevirdikçe burnunuza gelen çam kokuları ile karşılaşıyorsunuz. Tıpkı gölgesinde oturup dinlenirken, huzur veren kokusunu içimize çektiğimiz çam ağaçlarını diken bahçıvanların çoktan hayattan çekip gittiğini hatırlatır gibi.
Av teması, aslında Ufuk Güldemir'in söylemek istediklerinin sadece dış çerçevesini oluşturuyor. Bu yazılarda; insana, hayata ve hatta habere nasıl farklı gözlerle baktığının ipuçlarını bulacaksınız. Duygu dolu yazılarını, gazeteciliğe "foto muhabiri" olarak başlayan Ufuk Güldemir'in fotoğrafları süslüyor. Ya da yazılarının süslediği fotoğraflar...
Son yıllardaki avlarının çoğuna eşlik eden, o'nun hayat ve avcılık arkadaşı eşi Gaya Güldemir, bu fotoğrafları tek tek seçerek kitaba yerleştirdi.
-
Teşekkür ediyorum hakan bey. Uzun zamandır yapmayı istediğim bir bölümdü. Sonunda nasip oldu. Gerçi biraz uğraş ve araştırma gerektiren bir bölüm fakat avın kapalı olduğu bu mevsimde siz değerli avcıların katkısıyla güzel paylaşımların olacağına inanıyorum.
-
Yukarıda dediğim gibi kaliteli ve güzel paylaşımlar olacagına inanıyorum
-
Teşekkürler Barış Bey eline ve emeğine sağlık sayende yeni,değişik şeyler öğrendik.Biraz da okuduklarımızdan dersler çıkardık ama bugün dahi dün olduğu gibi bu ve benzeri yöntemlerle onaylamadığım şekilde avlar (özellikle doğu coğrafyasında)yapılmakta umarım yazdıklarınız avcılarımıza olumlu katkıda bulunur.
-
Teşekkürler Bülent Bey. Burada yer alan konular malesef avcılığın geçmişinde mevcut. Fakat biz bilinçli avcılar olarak bu av yöntemlerine değer vermeyip yapmaya kalkanları da dışlarsak sanırım hala bu şekilde av yapmakta ısrar edenler kendiliğinden bundan vazgeçer ve bizlerde yaptığımız katkının gurunu yaşarız.
-
ZATEN GÜNÜMÜZDE TEKNOLOJİ KULLANARAK ava bir sıfır önde başlıtoruz birde hayvanların zaafından yararlanmak ve tuzak kurmak avcılık değil et çilik olarak düşünüyorum bu işi cocuğun karnını bu şekilde doyuyorsa sözüm yok zevk için bu işi yapanların hepsinin allah yardımcısı olsun çünkü mahşer günü hepimiz hesap vereceğiz YİNEDE GÜZEL PAYLAŞIMLAR RAST GELE
-
Faydalandım. İç Anadolu da böyle olaylar gördük.Bir anlam veremiyorduk.Bazı kişiler bunun bir keklik göçü olduğunu söyleseler de böyle bilgiler yoktu.Teşekkürler Barış Bey,emeğine sağlık.
-
Teşekkürler Barış bey emeğinize sağlık.
-
Teşekkürler Barış bey emeğinize sağlık
-
sonuçta bu avlanma şekli yasal.tabi limitler dahilinde yapılırsa.aynısı olmasada bütün göç hayvanları sabah ve akşam beklerinde aynı pusuyu göç edene kadar yaşıyorlar.avcılık böyle yapacak bişey yok.saklanan gizlenen aldatan avcı kandırılan da av olur.düzen böyle bunu bu şekilde kabul etmekten başka çare yok.alıntı kısmına katılmıyorum.sonuçta ördek de sulak alananlara üveyik te çiçek tarlasına çullukta akşam bekinde sulak alanlara karnını doyurma içgüdüsüyle gidiyor.böyle düşündükten sonra avcılık yapmamak lazım.gizlenme ağları bipper tasmalar kamuflajlı elbiseler maket mühreler dijital ses çıkaran cihazlar düdükler araçlar vs vs hepsi hayvanları kandırmaya yönelik tertibatlar değil midir.bizi bilmem ama avrupa da da keklik ve sülün avları böyle yapılmıyormu.tartışılır.etik olup olmadığı kısmı kişiden kişiye değişir.paylaşım için teşekkürler.
-
Bence etik değil..evsin denilen yerin ismi şimdiki adı ile güme..bir müdürümüz bu keklik göçü olayına şahit olmuş..yüzlerce keklik toplu halde yürüyerek bu gümelerin önünden geçiyormuş..yer Malatya civarları..ve de canlı kafes kekliği ile av yapılıyormuş..daha bir fişekte yerdeki gruptan bir çanta dolusu keklik vuruluyormuş..tabii limit ve vicdan konusu buradada karşımıza çıkıyor..selamlar