Çok eskiden birlikte ava gitiğimiz bir arkadaşın tüfeğini gümletmeye karar vermiştik. Dedesinden mi kalmış, öyle bir şey. Tüfef tek kırma, kilidi laçka. Ateş ederken açılacak diye korkuyorduk. Kullanmaktan vazgeçti. Yaptırmaya da değmez diye düşündü. Görseniz hak verirdiniz. Hep duyarız namluya bir şey girince patladığını ya, deneyip görelim bari dedik. Namlu içine tuğla parçaları, taş, kağıt, ot elimize ne geçtiyse tıktık, tetiğine uzun ip bağladık, kendini de ağaca sıkıca bağladık. İçine fişeği koyup horozu kurduktan sonra korka korka bir yere saklandık. Sonra tetiği iple çektik. GÜÜM! Kahkahalarla gülerek tüfeğe bakmaya gittik ki, sapasağlam duruyor. Ne kilit açılmış, ne namluda değişiklik var. Namlunun en ucunda taa dışa kadar bir delik eskiden beri vardı, o bile aynen duruyor. Vazgeçtik artık namluyu patlatmaktan. Biraz da yıldık, kim bi daha namluya öte beri tıkmaya uğraşır. Ben biraz pişman bile olduydum. Saygı duyulacak tüfekmiş. Herhalde hala duruyordur.
Bunları yazdım ama yanlış anlaşılmasın. Namluyu bir şey tıkayınca patlama ihtimali yüksektir. Yukarıdaki Beretta'da da namluyu bir şey tıkadaığından eminim. Fazla basınçla olsaydı, oradan olmazdı. Bir şey daha, Dr. Mehmet Şahmaran'ı çoğumuz biliyoruzdur. Pireyi gözünden, sineği dizinden vuran adam
O bildiğiniz galvanizli su borusunu namlu olarak kullanıp 30 g lık fişeklerden defalarca attı. Adam gene de attığını vurdu valla. E bu da tehlikeli. Zaten o da denemeyin diye defalarca söyledi. Bir de ben diyeyim, denemeyin. Fakat şu tüfek namlularını da hafife almayın. Öte yandan da onları tank namlusu gibi görmeyin.