MUŞ VAE MALAZGİRT OVASIN DA BU KUŞLAR ÇOK VARMIŞ GÖÇ ZAMANI GİDERSEN GÖREBİLRSİN ORALARDAKİ KÖYLÜLERLE GÖRÜŞÜRSEN GÖRME İMKANIN OLABİLİRMİŞ BEN ÖYLE DUYDUM
Ali abi sen de ben de ''varmış'' olarak ''duymuşuz'' sadece.. O kadar çok olsa bu kuşlar biz de görürdük. ''Varmış'' diye duymazdık. Zaten BİMER'e gönderdiğim dilekçenin cevabında Bitlis Orman Su Müdürlüğü bu kuşların Bitlis ilinde yaşamadığını yazmış.
Burada benim asıl üzerinde durmak istediğim konu bu kuşların yaşayıp yaşamadığından ziyade, bu kuşları yaşatmakla görevli teşkilat ne yapıyor onu sorgulamak! Devlet bir konuyla ilgili kanunlar koymuş. Bu kanunları uygulamak için koca bir bakanlık kurmuş. Sırf bu konulara bakması için bir genel müdürlük kurmuş... Bina, araç, alet... her şeyi vermiş! Bu iş için mühendisler, teknikerler, memurlar almış. O da yetmemiş müdürler, bölge müdürleri, daire başkanları, genel müdür yardımcıları, müsteşarlar... Hepsine bolca maaşta vermiş ve demiş ki ''Sizin işiniz bu, bütün bu kadar masrafı bu kanunların uygulanması için yaptım. Size bunun için maaş veriyorum..''
Şimdi gelelim Ali abi benim mailde anlattığım duruma: 14. Orman Su Bölge Müdürlüğü. 5 ilden oluşuyor. Bir bölge müdürü ve 10'dan fazla şube müdürü, il müdürleri.. Mühendis, av koruma memurları ve diğerleri.. Kanunda ''Her derece ve kademede bulunan memur bu kanunun uygulanmasından sorumludur'' diyor. Yani bölge müdürü de av kanununu uygulamakla, avcı denetlemekle mesuldür..
10-11 mart 2018 tarihinde kaçak avcılığın yoğun olarak yapıldığı İron sazlıklarına gittim. Başta Bölge müdürü Mustafa Bey ve diğer müdürlere kaçak avcıları ihbar ettim. Hiç kimse gelip bakmadı. (Konuyla ilgili olarak 14. Bölge Müdürü Mustafa Şentürk ile olan whatsapp yazışmaları mevcuttur.)
Şimdi iki ilin sınırında düz yol ovada bir alanda kaçak avcılık ihbarı yapılmış. Kimse gelmemiş. Bölge müdürüne akşam konuyu sorduğumda ''Yoğun silah sesinden bahaediyor ama kuş videosu gönderiyorsunuz ne kadar inandırıcı acaba iddianızı ispatlayıcı video gönderin bizim arkadaşlarla görüştüm sabah 9 dan beri alandalar bu arada sizin silah sesleri dediğiniz korucuların şu günlerde yapmış oldukları silah atışları olmasın ve lütfen daha somut bilgi istiyoruz'' yazmış.
Ben ''Yarın gidince inandırıcı vide o göndereyim. Korucuların atıß yapacaģı bir alan değil burası. Herkesin bildiği av yeri. Yarın inşallah aynı vakitte gider size tekrar mesaj atarım'' yazdım whatsapptan. İşte sonuç mailde anlattığım gibi.
Daha yazışmaların devamı var. Kendileri bizi sahtekarlık ile de itham ettiler... Lakin en son yazdığım mesaja da hiç bi şey yazamadılar.. ''Şimdi Mustafa bey 14. Bölge yatıyor mu, yoksa çalışıyor mu? Bir iş yapıyor mu, yoksa yapmıyor mu? İş yapıyorsa ne iş yapıyor??? Yargılamıyorum. Hüküm vermiyorum. Sadece soruyorum. Çünkü anlayamıyorum. Kafam karıştı'' Tık yok!
Şimdi Ali abi, bu adamla devletten maaş alıyor. Ne için? Hiç bir şey yapmadıkları için!!! Sen maaşını nasıl alıyorsun?
Bu sene sadece Antalya'da 3 çalıştay, seminer vs. oldu. Beş yıldızlı otellerde konakladılar, gezdiler.. Seni kaç kez Antalya'ya gönderdi devlet, 1 saat lüks otelde kaldın mı?
Sen mesleğinde böyle bir konuda görevini yapmasan hala o görevde olabilirmiydin???
Benim fikrim bu: ''ecdadımızın bizlere canları ve kanları pahasına emanet bıraktıkları şu mübarek vatanın sınırlarını ve her karış toprağını canımız pahasına korumayı vazife bildiğim gibi; vatan sınırları içinde bulunan bütün maddi ve manevi degerlerimizi korumayı da aynı şekilde görevim biliyorum'' Acaba bu görevi yerine getirmeyenler ecdada ihanet etmiş olmuyor mu? Onlarda bu görevi bekleyen vatandaşın hakkına girmiyor mu? Onlara bu görevi veren devlete...?
Yapılan ihanetlere susarsak, yapılan haksızlıklara susarsak biz de aynı ihanet içinde olmazmıyız? Haksızlığa, zulme ortak olmazmıyız? Soruyorum. Bilen birileri lütfen cevaplasın!